Taraflar arasındaki “Tapuda isim düzeltilmesi“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaisalı Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 1.11.2006 gün ve 270 E. 434 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 20.2.2007 gün ve 2007/378 E, 1507 K. sayılı ilamı ile, (...Davacı, tapu kaydında “Hasan Hüseyin” olarak yazılı bulunan baba isminin “Ali” olarak düzeltimi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Dairemizin 11.04.2006 tarih 2006/3233 Esas, 4216 Karar sayılı ilamı ile; hükmün eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiği gerekçesi ile bozulmuş, yerel mahkemece bozma kararına uyulmuş, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Taşınmazların kadastro tespiti yada tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik yada hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Dava konusu taşınmaza ait tapulama tutanağının edinme sebebine ilişkin kısmında; taşınmazın M.oğlu O.’nun zilyetliğinde iken 1930 yılında ölümü ile çocukları A., H. H. ve M. oğlu A.’ya ve onlarında aralarında yaptıkları taksim sonucu H.H.’ye kaldığı, H.H.’in 1970 yılında öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi H.ile çocukları H., H., M., A., F.ve N.nin kaldığı belirtilmiştir. Ancak, gelen nüfus kayıtlarına göre O.oğlu H.’nin H. isminde bir çocuğu bulunmadığı gibi, davacı H.’nin A. ve H.’nin oğlu olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı, babasının ölümü üzerine annesinin H. ile evlendiğini ve bu nedenle H.’nin mirasçısı olduğunu belirtmiş ise de, davacı bu iddiasını tanık sözlerinden başka bir belge ile kanıtlayamamıştır.
Belirtilen nedenle, mülkiyet nakli sonucunu doğuracağından istemin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığından hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Davacı, 99 parsel sayılı taşınmazda 1/8 pay oranında hissedar olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında A.olan baba adının H. H. olarak yanlış yazıldığını iddia ederek bu yanlışlığın düzeltilmesini talep etmiştir.
Dava konusu 99 numaralı parselin kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda; dava konusu taşınmazın bir bütün halinde 96-97-98-99-100 ve 101 numaralı parseller olarak kök muris O.dan kaldığı, O.’nun 1930 yılında ölümü ile mirasçı olarak evlatları A., H.H. ve M.’i terk ettiği, aralarında yaptıkları harici ve rızai taksim sonucu 96 ve 101 numaralı parsellerin Ali hissesine, 98 ve 99 numaralı parsellerin ise H. H.’ye isabet ettiği, H.H.’nin ise 1970 yılında ölümü ile verasetinin mülkiyeti tercih eden karısı H. ve evlatları H., H., M., A., F. ve N.’e kaldığı anlaşılarak, 99 numaralı parselin H. H.varisleri adlarına tespitinin yapıldığı açıklaması mevcuttur. Bu kadastro tespiti 26.8.1977 tarihinde kesinleşmiş ve süresi içinde dava açılmadığından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yer alan 10 yıllık Hak Düşürücü süre dolmuştur.
Bilindiği üzere, taşınmazların kadastro tespiti yada tapuya tescili sırasında tapu kütüğünde hak sahibi olarak yer alan kişilerin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayıtlara eksik yada yanlış olarak işlenmesi halinde bunların dava yoluyla düzeltilmesi mümkündür.
Bunda amaç tapu kaydındaki bilgilerin nüfus kaydındaki bilgilere uygunluğunun ve doğruluğunun sağlanmasıdır.
Ne var ki, bu tür davalarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus; kimlik bilgileri düzeltilirken taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gereğidir.
Bu bilgilerin ışığında somut olaya bakıldığında; tapu kaydı, nüfus kayıtları, tanık beyanları Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.1999 gün ve 1999/630-846 sayılı dosyası birlikte düşünüldüğünde; niza konusu 95 parsel kardeşler arasındaki rızai taksimde H.kalmıştır, davacının bu parselde hissesi olmadığı halde kendisine hisse verilmiştir. Bu durum kesinleşmiş ve hak düşürücü sürede geçmiştir. Davacının A. ve H. mirasçısı olduğu, H.’nin H. adında bir çocuğunun bulunmadığı, dolayısıyla davacının H.mirasçısı olmadığı, H. H. oğlu H. T. adında bir kişinin mevcut olmadığı, buna karşılık tapuda malik olarak gözüktüğü ve taşınmaza zilyet olduğu, diğer maliklerin buna bir itirazları olmadığı gibi, 10 yıllık hak düşürücü süre dolduğundan dava açma imkanının da kalmadığı anlaşılmaktadır. Eğer davanın kabulüne karar verilmez ise, olmayan ve hiç doğmamış ve yaşamamış bir kişi olan H. H.oğlu H. Tapuda hissesi oranında malik görünmeye devam edecektir. Somut olayın bu özellikleri gözetildiğinde davanın kabulü yönünde ki direnme hükmü sonucu itibarıyla doğrudur. Onanması gerekir.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Harçlar Kanunun 13.maddesinin "j" bendi gereğince harç alınmamasına, 26.9.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.