3. Hukuk Dairesi 2018/3462 E. , 2018/9250 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki yoksulluk davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 1985 yılında evlendiğini, davalı tarafından aleyhine boşanma davası açılıp usulsüz tebligatlarla davayı sonuçlandırdığını, herhangi bir gelirinin olmadığını ileri sürerek; aylık 3.500 TL nafakaya tedbiren hükmedilmesini ve yoksulluk nafakası olarak da devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu belirterek,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, dava tarihi olan 29.01.2015 tarihinden itibaren aylık 500 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre, davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.
Nitekim, 6100 sayılı HMK"nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK"na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)
Olayları açıklamak taraflara, uygulanacak yasa maddelerini tesbit ise hakime aittir.
Davacı, dava dilekçesinde; müşterek evi terkeden davalıdan öncelikle tedbiren, daha sonra yoksulluk nafakası olarak devam etmek üzere aylık 3.500 TL nafaka talep etmiştir. İş bu davanın açıldığı 29.01.2015 tarihte taraflar arasında devam eden bir boşanma davası bulunduğundan davacının talebinin ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi gerekir.
.......
Ancak; davalı tarafından açılan boşanma davasının kabulle sonuçlanıp temyizen bozulduğu ve derdest olduğu dosya içeriğinden anlaşıldığı halde mahkeme, kendisi için 3.500,00 TL yoksulluk nafakası talep eden davacı yararına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar vermiştir. Mahkemece, talep yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, tedbir nafakasının tahsiline ilişkindir. O halde, mahkemece; davanın tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması kabul şekli bakımından doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.09.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
.......