11. Hukuk Dairesi 2017/52 E. , 2018/7916 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/03/2016 tarih ve 2014/730-2016/189 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 11/12/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacıya ait mevduatın ... Bankası ... Şubesi"nde değerlendirildiğini, 20/10/2014 tarihinde mevduatın bulunduğu hesabın vadesi dolduğundan ihaleye çıkıldığını, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu"na tabi olmayan, kapalı zarf usulü yapılan ihalede ... Bankası ... Şubesi ile ... Bankası ... Şubesi"nin eşit faiz oranı bildirdiğini, ihale sonucunda TDK Başkanlığınca mevduatın eşit faiz oranı bildirilen her iki bankada değerlendirilmesi uygun görülerek bu yönde karar alındığını, ... Bankası ... Şubesine 20/10/2014 tarihinde yazılı olarak şubeleri nezdinde bulunan meblağın 20/10/2014 tarihi itibariyle 478.000.000 TL"sinin ... Bankası ... Şubesine aktarılması talimatı verildiğini, yazılan talimata rağmen paranın aktarılmadığını, 23/10/2014 tarihinde ihtar çekildiğini, buna rağmen davacının iradesine aykırı şekilde talimat gereğinin yerine getirilmediğini ileri sürerek, davalı nezdinde bulunan mevduatın 478.000.000 TL"sinin ödenmesini talep etmiş; davadan sonra davaya konu mevduat hesaba 22/12/2014 tarihinde ödenmiş olduğundan ıslah dilekçesi ile paranın ödenmesinde temerrüde düşülmesi nedeniyle işlemiş temerrüt faizi talep edilmiştir.
Davalı vekili, Ekim 2012 tarihinden itibaren davacının vadeli/vadesiz mevduatının değerlendirilerek 20/10/2014 tarihi itibariyle 872.622.391 TL"ye ulaştığını, davacının menfaati doğrultusunda işlem gerçekleştirildiğini, davalı bankadan 861.000.000 TL için oran istenildiğini, bu miktar üzerinden oran verildikten sonra belirtilen meblağın 478.000.000 TL"sinin bir başka bankaya aktarılmasını talep etmenin böylece şube nezdinde kalacak olan 383.000.000 TL"ye toplam miktar için tespit edilen faiz oranının uygulanmasını sağlamaya çalışmanın hakkın kötüye kullanımı olduğunu, bankayı da zarara uğratacağını, bir başka bankaya gönderilmesi talep edilen 478.000.000 TL ile davalı bankanın Kavaklıdere Şubesinde kalacak olan 383.000.000 TL"ye ayrı ayrı uygulanacak faiz oranının aynı olması nedeniyle davacının herhangi bir zararının oluşmadığını, bu suretle açılan davada davacının hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; asıl alacak davadan sonra 22/12/2014 tarihinde ödenmiş olduğundan asıl alacak ile ilgili dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacının ıslah sureti ile talep ettiği temerrüt faizi talebinin kabulüne, 911.002,53 TL"lik faiz alacağının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davacının davalı banka nezdinde bulunan hesabındaki paradan 20/10/2014 tarihi itibariyle 478.000.000 TL"sinin ... Bankası ... Şubesine aktarılması talimatının yerine getirilmemesi nedeniyle söz konusu meblağın ödenmesi talebine ilişkin olup, ıslah dilekçesiyle alacağın yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle temerrüt faiziyle bankaca alacağa yürütülen mevduat faizi arasındaki farkın tahsili istenmiştir. Davalı banka, davacının talimatı ile birlikte temerrüde düşmüş olup talep edilen alacağın temerrüt faiziyle birlikte iadesi gerekmektedir. Ancak, her davanın, açıldığı tarihteki şartlara ve duruma göre yürütülerek sonuçlandırılması yasal zorunluluk olup dava açıldıktan sonra meydana gelen olaylar ve ortaya çıkan sonuçlar o davanın konusu yapılamaz ve bu durumun ıslah ile de temini mümkün değildir. Dava konusu alacak dava devam ederken davacının hesabına ödendiğine göre, mahkemece alacağa temerrüt tarihinden dava tarihine kadar olan süre içerisinde işleyecek temerrüt faizi ile bu süre için bankaca ödenen mevduat faizi arasındaki farkın belirlenerek sonucuna göre belirlenen bedele karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde dava tarihinden alacağın davacıya ödendiği tarihe kadar oluşan faiz alacağına da hükmedilmiş olması doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/12/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY
Dava dilekçesinde, doğmuş ve doğacak tüm zararların tazmini ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması istemiyle ana paranın davalıdan tahsili istenmiş,
Yargılama sırasında, davalı bankaca ana paranın % 8.68 faizi ile ödenmesi üzerine davacı % 10 temerrüt faizi üzerinden aradaki faiz farkını ıslah dilekçesi ile talep etmiştir.
Mahkemece ıslah isteminin kabulüne karar verilmiş,
Davalı vekilinin temyizi üzerine, yerel mahkeme kararı ıslah edilen bölüm yönünden bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyorum.
Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydıyla ana para alacağının tahsili istemi ile açılan davada ana para yargılama sırasında tahsil edilmiş olup, davacının ana paranın geç tahsilinden kaynaklanan zararlarının tahsilini talep etmesi mümkündür.
Davacı bakiye zararını ek dava açarak talep edebileceği gibi derdest davada ıslah suretiyle de talep edebilir.
Nitekim somut uyuşmazlık yönünden ıslah, ek dava niteliğindedir.
./..
Kaldıki, ıslah suretiyle bu hakkın ileri sürülmesi, ek dava açılmasına göre usul hukuku ilkelerine daha uygundur.
Nitekim yerel mahkemece de usul hukuku kuralları gözönünde bulundurularak ıslah talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması yerine, yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.
KARŞI OY
1- Davacı Kurum vekili, müvekkili kuruma ait 478.000.000 TL mevduatın davalı Banka’da değerlendirildiğini, vade sonunda paranın bir başka bankaya aktarılmasının istenilmesine rağmen aktarılmadığını ileri sürerek işlemin yapılmaması nedeniyle doğmuş veya doğacak zararının giderilmesini talep etmiştir.
2- Mahkemece, asıl alacak yargılama sırasında ödendiğinden davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ıslah suretiyle talep edilen temerrüt faizinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, bu karar Daire çoğunluğunca, dava tarihinden sonraki dönem için temerrüt faizine hüküm olunması ve temerrüt tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem yönünden ise, davalı bankadan elde edilen faiz gelirinin temerrüt faizinden düşülmemiş olması gerekçesiyle bozulmuştur.
3- Somut olayda, davacı Kurum’un kendi mevzuatı gereği, portföyündeki meblağı mutlaka bir kamu bankasında değerlendirmesi gerektiği, toplamda 861.000.000 TL olan meblağ için, vadeden önce, yeni dönem için faiz oranının bildirilmesi talebinde bulunduğu, davalı Banka’nın 8,68 oranını bildirdiği, daha önceden bildirim yapmaksızın hesap vadesinin dolduğu gün, 478.000.000 TL meblağın, bir başka bankaya aktarılmasını talep ettiği, davalı Banka’nın ise talimata uymadan hesaptaki paranın vadesini yenilediği böylelikle temerrüde düştüğü konusunda Daire heyeti üyeleri arasında bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
4- Taraflar arasında mevduat sözleşmesi bulunmakta olup, TBK’nın sözleşmelere ilişkin genel hükümleri arasında yer alan 125.maddesi uyarınca, sözleşmeye aykırılık halinde borcun ifası ve gecikme tazminatı talep edebileceği gibi bunun yerine, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesi de istenebilecektir.
5- Somut olayda, davacı taraf seçimlik hakkını kullanarak, talimata uygun işlem yapılmaması nedeniyle DOĞMUŞ VEYA DOĞACAK ZARARININ giderilmesi seçimlik hakkını kullanmıştır. Söz konusu hakkın bir kez kullanılmasıyla yenilik doğurucu bir durum meydana geldiğinden bu tercihin bilahare ıslah veya ek dava yoluyla değiştirilmesi dahi mümkün değildir. Bu durumda, Mahkemece, gecikme tazminatı yerine, davacının talebi doğrultusunda, sözleşmeye aykırılık nedeniyle davacı tarafın doğmuş ve doğacak zararının bulunup bulunmadığı hususunu irdelemek yerine, talepten başkasına olarak, gecikme tazminatına hüküm kurması HMK’nın 26.maddesinde yer alan “taleple bağlılık” ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmiştir.
6- Öte yandan, davacı tarafın talimatı yerine getirilseydi, paranın gönderileceği kamu bankasının da davacı Kurum’a 8,68 oranı üzerinden faiz ödeyeceği bizzat davacı tarafın yazılı beyanlarından ve dosyaya yansıyan diğer delil ve belgelerden açıkça anlaşılması karşısında davacı tarafın uğradığı bir zararın da bulunmadığı açık olduğundan, davanın reddi yerine, talepten başkasına ve sebepsiz zenginleştirme sonucu doğuracak şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle Mahkeme kararının bozulması gerekirken, yukarıda zikredilen farklı gerekçeyle bozma kararı verilmesi yönündeki Dairemiz çoğunluk görüşüne katılmıyorum.