16. Hukuk Dairesi 2016/2604 E. , 2018/6073 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
... sonucu ... İlçesi Sütpınar Köyü çalışma alanında bulunan temyize konu 150 ada 13 ve 19 parsel sayılı 2.008,35 ve 1.115,14 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar irsen intikal, taksim, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, 150 ada 13 parsel sayılı taşınmaz ... adına, 150 ada 19 parsel sayılı taşınmaz ise ... adına tespit ve hükmen tescil edilmiştir. Davacı ..., çekişmeli taşınmazların müşterek muristen intikal ettiği ve mirasçılar arasında terekenin taksim edilmediği iddiasına dayanarak miras payına yönelik olarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 150 ada 13 ve 19 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile ayrı ayrı 2240 pay kabul edilerek 280 paylarının davacı ... adına, geriye kalan 1960 payın ise tapu kayıt malikleri adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
1 – Dava, ... öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, bu tür davaların tapu kayıt maliklerine, bunların ölmüş olması durumunda ise tüm mirasçılarına yöneltilmesi zorunludur. Somut olayda; çekişmeli 150 ada 19 parsel sayılı taşınmaz tapuda 1982 doğumlu... oğlu ... adına kayıtlıdır. Ne var ki; Mahkemece dava, sözü edilen kişinin babası olan 1949 doğumlu... oğlu ...’a karşı yürütülüp sonuçlandırılmıştır. Davacı dava dilekçesinde davayı... oğlu ...’a yöneltmekle birlikte dava dilekçesi içeriğinden davanın 1949 doğumlu ...’a karşı açıldığı anlaşılmaktadır. Çekişmeli taşınmazın ... tutanağından 1982 doğumlu ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmakla birlikte; tapu kaydının incelenmesinde kayıt malikinin ayrıntılı bilgilerinin yer almadığı, malikinin “İbrahim oğlu ...” olarak belirtildiği; dolayısı ile davalı olarak 1949 doğumlu ...’ın gösterilmesinin yanılgıdan kaynaklandığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca; davacının davalı olarak 1949 doğumlu ...’ı göstermesi kabul edilebilir bir yanılgı olarak değerlendirilerek 1982 doğumlu ...’ı davaya dahil etmek üzere davacı tarafa süre verilmeli, taraf teşkilinin bu yolla sağlanması halinde tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek usulünce taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
2 – 150 ada 13 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, taşınmazın tarafların müşterek murisleri ... oğlu ...’dan kalmakla birlikte yöntemine uygun olarak taksim edilmediği gibi davacının miras hissesine karşılık olarak para verilmek suretiyle razı edildiği iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçe gösterilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 640. maddesi uyarınca, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyet hükümleri geçerli olup ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Bu nedenle, miras yoluyla gelen hakka dayanılarak genel mahkemelerde üçüncü kişiler aleyhine açılacak davalarda, tüm mirasçıların birlikte dava açmaları veya diğer mirasçıların muvafakatlerini almaları ya da miras şirketine temsilci tayin ettirmeleri gereklidir. Bir mirasçının, özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için mirasçılar adına, yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir davaya tüm mirasçıların katılımının sağlanması zorunludur. Ancak elbirliği mülkiyetinin söz konusu olduğu hallerde bir mirasçı, üçüncü kişiye karşı miras payına yönelik olarak tek başına dava açamayacağı gibi sonradan diğer mirasçıların muvafakatlarının alınması da hüküm ifade etmeyecektir. Davacı ..., çekişmeli taşınmazın müşterek murisleri ... oğlu...’ten intikal ettiği ve mirasçılar arasında terekenin taksim edilmediği iddiasına dayanarak miras payına yönelik olarak dava açmıştır. Dava konusu taşınmazın tapu kayıt maliki olan ...’ın eşi ... (ortak muris ... mirasçısı) sağ olduğundan, sözü edilen kişi müşterek muris... terekesine göre üçüncü kişi durumunda olup, davacının kendi miras payının adına tescilini talep etme hakkı yoktur. Ancak keşif sırasında alınan bir kısım beyanda; muris...’in sağlığında kız çocuklarına köyün üst kısmında bulunan (dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu) taşınmazların verildiği, diğer çocuklarına ise köyün alt tarafında bulunan taşınmazların verildiğinin; bir kısım beyanda ise muris terekesinin taksim edildiğinin beyan edildiğinin anlaşılmasına göre muris terekesinin sağlığında paylaştırılıp paylaştırılmadığının (hibe) ya da ölümünden sonra taksim edilip edilmediğinin net olarak belirlenmesi, taşınmazlar taksim edilmiş ise taksimden itibaren iştirak halinde mülkiyet ortadan kalkacağından davanın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözülmesi; aksi halde ise davacının aktif dava ehliyeti üzerinde durulması gerekir. Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşabilmek için, çekişmeli taşınmazı iyi bilen, davada yararı bulunmayan, yaşlı yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişisinin katılımıyla mahallinde yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmaz ile murise ait diğer taşınmazların muris ... oğlu...’in sağlığında mirasçılarına paylaştırılıp paylaştırılmadığı ya da ölümünden sonra taksime konu edilip edilmediği, taksim mevcut ise hangi tarihte yapıldığı, taşınmazın kime düştüğü, ne zamandan beri kim tarafından hangi sıfatla kullanıldığı hususları sorulup saptanılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında çelişki bulunduğu takdirde gerekirse yüzleştirme yapılarak çelişkiler giderilmeye çalışılmalı, taksim mevcut değil ise davacının aktif dava ehliyeti üzerinde durulmalı, bundan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 22.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.