1. Hukuk Dairesi 2018/3218 E. , 2018/15788 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... VD,
DAVALILAR : ... VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen Tapu İptali ve Tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ..., ..., ..., ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları Kamile"ye, annesi Mahiye’den intikal eden dava konusu 262 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti sırasında bir kısım davalıların murisi Kazım adına tespit ve tescil edildiğini, bu durumda miras haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek tapu iptali ve mirasbırakan Kamile adına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1894 doğumlu mirasbırakan Kamile"nin 13.08.1974 tarihinde öldüğü ve geriye oğlu Kazım"ın eşi davalı ... ile Kazım"ın çocukları davalalılar Recai, Sezai, Hasan Zeki ile Kamile ile murisin kızı İfakat"in çocukları davacı ..., Ahmet Saim"in çocukları davalılar Reşat ve Mehmet, murisin kızı Ömriye"nin çocukları davacı ... ve davalılar Ayten, Mehmet, İrfan ve torunun çocukları davalılar Semra, Sezai, Müzeyyen ..., Rıfat ve Dilek"in kaldıkları, dava konusu 262 ada 1 sayılı parselin mirasbırakan Kamile"nin zilyetliğinde iken 1958 yılında haricen davalıların murisi Kazım"a sattığı belirtilerek 08.08.1964 tarihinde senetsizden Kasım adına tespit gördüğü, 262 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise kadastro öncesi mirasbırakan Kamile adına kayıtlı iken 05.09.1958 tarihinde Kasım"a satış suretiyle devrettiği ve 05.09.1958 Tarih, no:12, sayfa:74 ve cilt:117 sayılı tapu kaydına istinaden 14.07.1965 tarihinde Kazım adına tespit gördüğü ve anılan tespitin 04.02.1966 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, mirasbırakanın asıl amacı bağış olduğu halde, mirasçısından mal kaçırmak için tapu sicilinde satış göstermek suretiyle yaptığı temliklerde görünürdeki satış akti muvazaa nedeniyle, gizlenen bağış akti ise şekil noksanlığı yönünden geçersizdir.
Ancak, tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar, taşınır mal niteliğindedir ve zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmeleri hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle de gizlenerek yapılan bağışlama niteliğindeki tasarruf geçerlidir. Mirasbırakan tarafından tapusuz taşınmazların zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleştirirken geçerli işlemlere karşı 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur.
Somut olaya gelince; tapusuz olup kadastro tespitinden önce davalılar mirasbırakanı Kazım"a ve adı geçen adına senetsizden tespit gören 262 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı ve muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği açıktır.
Öte yandan, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. Maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Dinlenen tanıklar ve tüm dosya içeriğinden, davacıların dava konusu 262 ada 2 parsel sayılı taşınmaz bakımından temlikin mirasçıları terekeden mahrum etmek amacıyla yapıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatladıklarını söylemek mümkün değildir.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın anılan taşınmaz yönünden gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca her iki taşınmaz bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar ..., ..., ..., ... vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.