11. Ceza Dairesi 2015/1719 E. , 2017/915 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 tarih ve 6-80/98 sayılı kararında da açıklandığı üzere, belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan failde mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından sahtecilik kastının varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede sahtecilik kastının varlığı kabul olunamaz. Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; katılanın yeğeni olan ve onun işyerinde çalışan sanığın, katılana ait çeki imzalaması ve adına gsm hattı düzenlemesi iddiasıyla açılan kamu davasında, sanığın söz konusu işlemlerden katılanın haberdar olduğunu, zaten işyerini kendisinin işlettiğini, onun bilgi ve rızasıyla çeki imzaladığını ve abonelik sözleşmesini düzenlediğini, daha önce de bu şekilde çekler keşide ettiğini savunması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından, sanık tarafından düzenlenen çeklerle ilgili yapılan icra takipleri sırasında keşideci olarak görünen katılanın herhangi bir itirazda bulunup bulunmadığının araştırılması ve gerekirse çeklerin verildiği kişilerin tespit edilmesi ile tanık olarak beyanlarının alınması ve sanığın suç kastının olup olmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise;
a- Sanığın katılan adına sahte çek düzenlemesinin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı; düzenlenen GSM abonelik sözleşmesi bakımından ise, hükümden sonra 19.02.2014 tarih ve 28918 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6518 sayılı Kanunun 104 ve 105. maddeleri ile değişik 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 63. maddesinin 10. fıkrası ile yaptırıma bağlanan 56. maddesinin 4. fıkrasındaki "Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi, işlemi veya elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar kullanılamaz" ve 5. fıkrasındaki "Gerçeğe aykırı evrak düzenlemek veya değiştirmek suretiyle kişinin bilgi ve rızası dışında tesis edilmiş olan abonelikler kullanılamaz" hükmü karşısında; özel hüküm niteliğinde bulunan 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 56. maddesindeki düzenleme gözetilerek, önödeme önerisinde bulunulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden zincirleme resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
b- Adli emanetin 2012/493 sırasına kayıtlı suça konu eşya hakkında herhangi bir karar verilmemesi,
c- 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan yoksunluğun sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş; sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.