11. Hukuk Dairesi 2017/2414 E. , 2018/7904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 07/12/2011 tarih ve 2009/935-2011/1026 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili banka ile davalılardan ... arasında 16.10.1998 tarihli kredi sözleşmesi imzalandığını, diğer davalı ..."nın dava konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalılara ihtarname gönderilerek kredi borcunun faiz ve fer"ileri ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini belirterek; 3.780,39 TL"si anapara, 61.230,03 TL faiz ve 3.061,50 TL BSMV olmak üzere ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 68.071,92 TL alacağın, ayrıca anaparaya dava tarihinden itibaren işleyecek %153 faiz ve BSMV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin davacı bankadan kredi kullanmadığını, dosyaya sunulan sözleşme asıllarının ön ve arka yüzlerindeki imzalar ile kredinin kullanıldığını gösterir dekont aslındaki imzaların birbirine benzemediğini, asıl alacak ilişkisi hiç doğmadığından müvekkilinin de sorumluluğunun doğmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı bankanın 15.06.1999 tarihinde dava dışı ... Ltd. Şti"ye vermiş olduğu ibranamede; davalılardan ..."ün de aralarında bulunduğu birçok kişinin kredi borçlarının ödendiğinin ve hesapların kapatıldığının belirtildiğini, davalıyı bu şekilde tam ibra ettikten sonra alacağını davalılardan istemesinin TMK"nun 2"inci maddesinde belirtilen iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı, ayrıca davacı banka çalışanları tarafından birçok şirket lehine kredi temin etmek maksadıyla şirket çalışanlarının borçlu gibi gösterilerek usulsüz kredi sözleşmeleri yapıldığının, usulsüz elde edilen bu kredilerin kefil olarak gösterilen şirketlere aktarıldığının, böylece dolandırıcılık suçunu işlediklerinin, bankanın iki trilyon parasını zimmete geçirdiklerinin ve bankanın bu zararından bu kişilerin sorumlu tutulması gerektiğinin ... 3.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 20.05.2009 tarih ve 2006/320 E.-2009/201 sayılı kararı ile sabit olması karşısında, davacı kurumun, verilen kredilerden doğan zararları ile ilgili olarak kredi sözleşmesinde imzaları bulunan kişilerin sorumlu tutulamayacağının kesin hüküm kabul edilmesi ve zararın mahkum olan banka eski çalışanlarından istenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tüketici kredisi sözleşmesine dayalı alacak talebine ilişkindir. Mahkemece, dosyaya sunulan ibra belgesi nedeniyle borcun sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosyaya sunulan 15.06.1999 tarihli ibra belgesinin sahtecilik suçuna konu olduğu iddia edilerek, açılan ceza davasında ... 3.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 20.05.2009 tarih ve 2006/320 esas ve 2009/201 sayılı kararıyla bu belgenin sahte olarak düzenlendiği belirlenmek suretiyle nihayetinde banka çalışanlarının mahkumiyetine karar verilmiştir. Ceza mahkemesinin bu kararında; banka çalışanları ile şirket yetkililerinin iştirak halinde hareket ettikleri vurgulanmak suretiyle, yapılan kredi mevduat sözleşmelerinin de sahte olarak düzenlendiği belirlenmiştir. Bu durumda, sahte olduğu ceza mahkemesince belirlenen ibra belgesine göre davanın reddi yerinde görülmemiş olup, alacağa dayanak teşkil eden kredi sözleşmesinin de sahte olarak düzenlendiğinin vurgulanmış olması karşısında, davalıların şirket yöneticisi veya ortağı olup olmadıkları değerlendirilmek suretiyle ve dolayısıyla ceza yargılamasındaki eylemin şeriklerinden olup olmadıklarına bakılmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.