Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6427
Karar No: 2019/6872
Karar Tarihi: 01.10.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/6427 Esas 2019/6872 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/6427 E.  ,  2019/6872 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi
    No : 2015/398-2016/44

    Dava, birleştirilen takip dosyalarının ayrılması ve davacının bu dosyalardan borcu olmadığının tespiti, davacının borç durumunu gösteren yeni bir ödeme emri gönderilmesi, icra satış dosyasında başlatılan satışın tedbiren durdurulması istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    İnceleme konusu davada; 01.06.1995-13.05.2004 tarihleri arasında ... Sulama Birliği başkanı,10.05.2009-22.04.2010 tarihleri arasında ... Sulama Birliği yönetim kurulu üyesi olan davacı adına sulama birliğinin prim borçları ve idari para cezasını içeren ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu bu ödeme emirlerinden 2003/14,15,18 nolu ödeme emirleri 24.03.2008 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş, davacı 28.03.2008 tarihinde mal beyanında bulunmuştur. Davacının sorumlu olduğu dönemlere ilişkin 2009/13575, 13576, 2007/10247, 10248 takip nolu ödeme emirleri ise davacıya tebliğ edilmemiş olup, ... Sulama Birliği adına düzenlenen 12 adet ödeme emri ile birlikte toplam 19 adet ödeme emri uygulamada karışıklığın önlenmesi amacıyla Kurum tarafından 2003/15 nolu takip dosyasında birleştirilmiştir. Daha sonra Kurum tarafından 06.01.2006 tarihli haciz bildirisi ile davacının gayrimenkullerine haciz konulmuştur.
    Somut dosyada; davacı, 2003/15 takip nolu dosyada birleştirilen dosyalarda yer alan borçların hepsinden sorumlu olmadığından bahisle dosyaların ayrılması, 2003/14, 15, 18 nolu icra takip dosyalarından güncel borç durumunu gösteren yeni bir ödeme emri gönderilmesi, haline münasip evi de haczedildiğinden ileride mağduriyetine sebebiyet verilmemesi açısından icra satış dosyasında başlatılan satışın tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. Mahkemece davanın reddine dair ilk karar Dairemizin 28.10.2014 tarihli ilamı ile 6552 sayılı Yasa kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği yönünden bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davacı tarafından 30.12.2014 tarihinde 6552 sayılı Yasadan faydalanmak için başvurulmuş ise de davadan feragat etmediğinden talebi kabul edilmemiş ve bu şekilde davaya devam edilerek mahkemece yeniden davanın reddine karar verilmiştir.Kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.11.2015 tarihli ilamı ile; davacının yaptığı/yapacağı ödemelerin hakkında kesinleşen 2003/14, 15 ve 18 takip sayılı icra dosya borçlarına mahsubunun yapılmasının mümkün olduğu, davacı hakkında kesinleşmediği anlaşılan 2007/332(10248), 2007/331(10247), 2009/13575 ve 2009/13576 takip sayılı icra dosyalarının borçlarına mahsup yapılmasının ve bu dosyaların borçlarından davacının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığının gözetilmesi gerektiği yönünden bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece davacının yaptığı ve yapacağı ödemeler hakkında kesinleşen 2003/14, 15, 18 takip sayılı icra dosya borçlarına mahsubunun yapılması mümkün olduğu, davacı hakkında kesinleşmediği anlaşılan 2007/332 (10248), 2007/331 (10247), 2009/13575 ve 2009/13576 takip sayılı icra dosyalarının borçlarına mahsup yapılması ve bu dosyaların borçlarından sorumlu tutulması mümkün olmadığından buna ilişkin kurum işleminin iptaline, davacı tarafın diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
    1)Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
    506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
    2)6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
    Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırı olacaktır.
    Somut dosyada mahkemece öncelikle davacının beyanı alınarak, davacıya talebi açıklattırılmalı, bu şekilde dava konusu talep net olarak tespit edilmelidir. Davacıya tebliğ edilen 2003/14, 15, 18 takip nolu ödeme emirleri olduğu gibi davacı adına düzenlendiği halde davacıya tebliğ edilmeyen 2007/10247, 10248, 2009/13575, 13576 takip nolu ödeme emirleri bulunmaktadır. Dava, tebliğ edilen ödeme emirleri yönünden ödeme emrinin iptali, tebliğ edilmeyen ödeme emirleri yönünden menfi tespit davası olarak değerlendirilmeli ve bu yönde inceleme yapılmalıdır. Dairemizin 24.11.2015 tarihli bozma ilamının kapsamı, ödeme emri kesinleşen dosyalar yönünden haciz yoluyla yapılan tahsilatlardan mahsup yapılabileceği, ödeme emri kesinleşmeyen dosyalar yönünden ise mahsup yapılamayacağı ve davacının haciz borçlusu sayılamayacağı mahiyetinde olmasına rağmen mahkemece yanılgılı yapılan değerlendirme ile davacıya tebliğ edilmeyen 2007/10247, 10248, 2009/13575, 1576 takip nolu ödeme emirlerine konu borçlardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığına hükmedilmesi yerinde değildir.
    A) Mahkemece, yukarıda bahsedildiği gibi davacıya tebliğ edilen ve tebliğ edilmeyen ödeme emirleri tespit edilmeli, tebliğ edilen ödeme emirleri yönünden 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde dava açılıp açılmadığı irdelenmeli, ödeme emirlerinin kesinleştiğinin tespit edilmesi halinde, kesinleşen dosyalara konu borçlar yönünden haciz yoluyla yapılan tahsilatlardan mahsup yapılabileceği, kesinleşmeyen dosyalar yönünden ise mahsup yapılamayacağı gözetilmelidir.
    B) Davacı adına düzenlendiği halde davacıya tebliğ edilmeyen ödeme emirleri ile ilgili menfi tespit talebi yönünden yapılacak incelemede ise; ödeme emirlerine konu borç dönemleri tespit edilmeli, davacı 01.06.1995-13.05.2004 tarihleri arasında ... Sulama Birliği Başkanı, 10.05.2009-22.04.2010 tarihleri arasında ... Sulama Birliği yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığından, görevli olduğu dönemler bakımından temsil ve ilzam yetkisinin olup olmadığı araştırılmalı, bu şekilde ödeme emirlerine konu dönemlerde davacının sorumlu olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
    C)Dava konusu ödeme emirleri incelendiğinde, 2003/18 takip nolu ödeme emrinin 1995/12-2000/6 dönemine ait idari para cezalarına ilişkin olduğu görüldüğünden; bu ödeme emri bakımından davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 140. maddesi olup gerek anılan maddede, gerekse 5510 sayılı Kanun"un 102. maddesinde, işverenin kanunla düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari para cezası ile sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Ancak, idari para cezası, neticede bir cezai yaptırım olup, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu sulama birliği hakkında düzenlenen idari para cezasından, temsil ve ilzama yetkili kişi sıfatı ile hareket edenlerin şahsen sorumlu tutulamayacağı belirgindir.
    Hal böyle olunca, öncelikle, Kurum tarafından bizzat davacıya yönelik düzenlenen idari para cezası kararı bulunup bulunmadığı araştırılarak, varlığı halinde, 506 sayılı Kanunun 140. maddesi hükmü gözetilerek uyuşmazlık çözüme kavuşturulmalıdır. “Kurumca verilecek idari para cezaları” başlığını taşıyan 140’ıncı madde, idari para cezaları, cezayı uygulayacak makam, cezaya itiraz ve itirazı inceleyecek merci ile itiraz üzerine verilen karara karşı ilgililerce başvurulacak yargı yolu ve zamanaşımı konusunda düzenleme içermektedir. İdari para cezasına karşı fiilin işlendiği tarihteki yasal düzenlemeye göre süresi içinde Kuruma itiraz edilmemesi veya itirazın reddine karar verilmesi halinde yine süresi içinde ilgili Mahkemeye dava açılmaması ya da ilgili Mahkemece itirazın reddine karar verilmesi hallerinde idari para cezası kesinleşir ve Kurum alacağına dönüşür. Kesinleşen idari para cezasına karşı İş Mahkemesinde menfi tespit ve itiraz davası açılamaz.
    Mahkemece, davacıya yönelik düzenlenen idari para cezası varlığı halinde, yukarıda açıklanan prosedür çerçevesinde, 506 sayılı Kanun’un 140. maddesi uyarınca başlatılmış prosedürün bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varlığı saptandığında idari para cezasının kesinleşmesi olgusu bekletici sorun yapılarak idari para cezasının kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, yapılacak araştırma sonucu, davacıya yönelik düzenlenen idari para cezası kararının bulunmadığının belirlenmesi halinde ise, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu sulama birliği hakkında düzenlenen idari para cezasından davacının şahsen sorumlu olmayacağı gözetilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    D) Davacı, ailesiyle birlikte ikamet ettiği evine haciz konulduğundan bahisle haline münasip evine konulan haczin kaldırılması talebinde bulunmuştur. 6183 sayılı Yasada haczin kaldırılması herhangi bir süreye bağlanmamış olup, anılan Yasanın 70. maddesine göre, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İş mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tesbit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.
    Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan, ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmeyecektir.
    Davacı, ailesiyle birlikte ikamet ettiği evine haciz konulduğundan bahisle haline münasip evine konulan haczin kaldırılması talebinde bulunmuştr. Somut olayda; Mahkemece, öncelikle davacının evinin haczedilip edilmediği tespit edilmeli, haczedildiğinin anlaşılması halinde, davacı adına kayıtlı başka taşınmazlar olup olmadığının araştırılması ile haczedilen evin haline münasip ev olup olmadığının tespiti için, içinde emlakçılık yapan kişilerin bulunduğu bilirkişilerden rapor alınarak, davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde aileyi oluşturan kişiler dikkate alındığında haline münasip evi alabileceği değerin yukarıdaki kurallara göre tespitinden sonra bu miktar mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekmektedir.(12/12-332 E. 12/595 K. sayılı 19.09.2012 tarihli HGK ilamında da belirtildiği gibi)
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi