18. Hukuk Dairesi 2015/2500 E. , 2015/15747 K.
"İçtihat Metni" T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2500
KARAR NO :
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ezine Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2014
NUMARASI : 2014/86-2014/94
DAVACI :
KISITLI ADAYI :
Dava dilekçesinde, vasi atanması talep edilmiştir. Mahkemece yetkisizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Türk Medeni Kanunu"nun 411. maddesi uyarınca vesayet işlerinde yetkili mahkeme kısıtlının yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kuralı kesin olup, dava şartıdır. (HMK.m.114/1-ç) 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nun 7/g maddesine göre; kişilerin yerleşim yeri adreslerinin nüfus aile kütüklerinde bulunması zorunludur. Bu kanuna dayanılarak çıkartılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğinin 13/1. maddesinde ise yerleşim yeri adreslerinin tutulmasında kişinin yazılı beyanının esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Yetkili mahkeme, dava tarihindeki yerleşim yeri esas alınarak belirlenir. (HMK.m.6) Kısıtlanması istenilen G.. Ö..’in talep tarihi itibari ile yerleşim yeri adresinin Ezine/Çanakkale olduğu görülmektedir. Ancak karar tarihinde dosya içerisine alınan nüfus kaydına göre ise, kısıtlanması istenilen G.. Ö..’in yerleşim yeri adresinin Merkez/Çanakkale olduğu anlaşılmıştır.
Açılmış olan bir davada dava şartları, davanın açılmış olduğu tarihe göre belirlenir. Mahkeme davanın başında, esasa ilişkin incelemeye geçmeden önce dava şatlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırmak ve incelemekle yükümlüdür. Davanın açıldığı tarihten sonra ortaya çıkan olaylar ve talepler, kanunda bir istisna tanınmamış ise, hüküm anında dikkate alınmayacaktır. Yani her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi olgulara göre sonuçlandırılmalıdır. Somut olayda davanın açıldığı tarih itibariyle kısıtlanması istenilenin yerleşim yerine göre yetkili mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir. Dolayısı ile davanın açıldığı tarih itibariyle kısıtlanması istenilen Fatma Korkulu’nun yerleşim yeri Ezine/Çanakkale olduğundan mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi,
2-Kabule göre de;
6100 sayılı HMK.nun 33. maddesi uyarınca, olayları açıklamak taraflara, hukuki niteleme hakime aittir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 408. maddesine dayalı olarak verilen vesayet kararının kaldırılması talebine ilişkindir.
./..
-2-
Vesayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 382/2b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanacağı, 317. maddesinde ise, davalıya tebligat yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun 320-1 maddesinde: “Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, bu madde hükmü gözetilerek, dosya üzerinden karar verilmişse de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi) Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
Bilindiği üzere HMK.nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C.Anayasa’nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMK.nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
Karşılaştırıldı NE.