1. Hukuk Dairesi 2015/15376 E. , 2018/15656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.12.2018 ...... günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... geldi vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldi duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asılın sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, araç alımı için kredi kullanmak zorunda kalması üzerine maliki olduğu 825 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 no’lu bağımsız bölümü, o dönemde gelini olan davalıya 21.11.2005 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, 10.000 TL konut kredisi temin edildiğini kredi borcunun bitmesi durumunda taşınmazın iade edileceğinin kararlaştırıldığını, bilahare dava dışı ...... ile davalının boşandıklarını, kredi borcunu ödediği halde davalının taşınmazı iade etmediğini, davalıya banka kanalıyla 22.06.2011 tarihinde 17.000 TL ödeme yaptığını, 2011 yılı......... arasında da dava dışı oğlunun davalıya para gönderdiğini, davalıya olan güven nedeniyle devrin gerçekleştirildiğini ileri sürerek dava konusu 825 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının oğlu ile evli olduğu dönemde eşi ve davacının satın alacakları kamyonet için acil paraya ihtiyaç duymaları ve memur olduğu için kendisine müracaat etmeleri üzerine maaşını kullanarak uygun koşullarda kredi aldığını, ayrıca arabasını sattığını, dava konusu taşınmazın kendisine satışı şartıyla para verebileceğini bildirdiğini ve davacının da bunu kabul ederek taşınmazı temlik ettiğini, işlemin gerçek bir satış olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tanık beyanları kapsamında iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 825 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 no’lu bağımsız bölümün tamamı davacı ... adına kayıtlı iken bizzat 21.11.2005 tarihinde satış suretiyle davalı gelini Hatice’ye temlik ettiği, davacının dava dışı ...... ile davalının 06.12.2011 tarihinde açılan boşanma davası sonucunda 05.03.2013 tarihinde boşanmalarına karar verildiği ve boşanma kararının 23.01.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken husus,taşınmaz mallar yada şekle bağlı akitlerde inanç sözleşmelerinin ne gibi hukuki sonuç doğuracağıdır. Diğer bir anlatımla, sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, taşınmaz mülkiyetinin naklinin sebebini oluşturup oluşturmayacağıdır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı ......... kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. ......... kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin, sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem ......... Kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından, kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde davacının iddiasını 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı ......... Kararı uyarınca yazılı bir belge ile kanıtlayabileceği, ancak davacı tarafından yazılı bir belge sunulmadığı gibi delil başlangıcı teşkil edecek nitelikte bir belge de ibraz edilmediği, davacının yemin deliline dayanmadığı ve olayda 6100 sayılı HMK 203. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı da açıktır.
Hâl böyle olunca; iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.