1. Hukuk Dairesi 2015/16130 E. , 2018/15655 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... V.D.
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.12.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ... den intikal eden 110 ada 30, 107 ada 131, 182 ada 2, 136 ada 64 , 109 ada 46, 138 ada 144, 107 ada 1, 109 ada 44 ve 45 , 112 ada 22 , 102 ada 2, 134 ada 14, 137 ada 49 parsel sayılı taşınmazların bölünmemesi ve hibe desteği alabilmesi amacıyla, davalı anneleri Emine ve davalı kardeşleri Hamdi adına kayıtlı olması ve işlerin başında fiilen Hamdi’nin bulunması hususlarında sözlü olarak anlaştıklarını ve taşınmazların adı geçenler üzerine tescil ettirildiğini, elde edilecek mahsulden paylarına düşenin ödeneceği kararlaştırıldığı halde herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi taşınmazların davalı ... üzerine devredildiğini, davalılar tarafından aldatılmaları suretiyle paylarına el konulduğunu ileri sürerek mirasbırakandan kalan taşınmazlar üzerindeki tasarrufların iptali ile adlarına tescilini istemişler; aşamalarda 182 ada 2 ve 134 ada 14 parsel sayılı taşınmazlar dışındaki 11 parça taşınmaz bakımından davanın kabulü ile iptal tescile, 182 ada 2 ve 134 ada 14 parsel sayılı taşınmazların dava dışı bırakılmasına karar verilmesini; muvazaalı olarak dava konusu 46 parsel sayılı taşınmazın bedelinin mirasbırakan tarafından ödenerek davalı ... adına tescil ettirildiğini, 44 parsel sayılı taşınmazın da bedelsiz şekilde mirasbırakan tarafından davalı ...’ye temlik edildiğini ileri sürerek iptal tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu edilen 13 parça taşınmazı hukuka uygun şekilde edindiklerini, davacılarla aralarında herhangi bir protokol bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu 44 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından davalı ...’ye temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne; diğer taşınmazlar bakımından iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; 1945 doğumlu mirasbırakan ... ün 16.01.2013 tarihinde ölümü üzerine davalı eşi Emine, davalı oğlu Hamdi ile davacı çocukları Eyyüp ve Yasemin’in mirasçı kaldıkları, dava konusu 107 ada 131(ifraz gördü), 137 ada 49(1/2 payı), 107 ada 1 parsel sayılı sayılı taşınmazların mirasbırakandan intikal ettiği ve mirasçıların paylarını 12.03.2013 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettikleri, dava konusu 109 ada 45, 112 ada 22, 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakandan intikal ettiği ve mirasçıların paylarını 12.03.2013 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettikleri, dava konusu 134 ada 14 parsel sayılı taşınmazın kadastro yolu ile senetsizden davalı ... adına kayıtlı iken ifrazen 58, 59, 60 no’lu parsellere gittiği ve 58 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olduğu, diğer ikisinin DSİ adına kamulaştırma yolu ile tescil edildiği, dava konusu 110 ada 30, 136 ada 64 parsel sayılı taşınmazların kadastro yolu ile senetsizden davalı ... adına kayıtlı iken 21.04.2011 tarihli satış işlemiyle davalı ...’ye temlik edildiği, dava konusu 138 ada 144 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kişiler adına kayıtlı iken davalı ...’nin 3/8 payını 20.04.2011 tarihinde satış yolu ile edindiği, dava konusu 109 ada 46 parsel sayılı taşınmaz dava dışı Nigar Tıkıcık adına kayıtlı iken 17.02.2011 tarihli satış işlemiyle davalı ... adına tescil edildiği, dava konusu 182 ada 2 parsel sayılı taşınmazın arazi toplulaştırması işlemiyle 10.03.2006 tarihinde davalı ... adına tescil edildiği,dava konusu 109 ada 44 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 17.02.2011 tarihli satış işlemiyle davalı ...’ye temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümlemek hakime aittir. İddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada muris muvazaası, hile ve gizli bağış hukuksal nedenlerine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere, "hile"(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Diğer yandan, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bununla birlikte, 01.04.1974 tarihli ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki kayıtlı taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde, diğer bir söyleyişle bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; koşulları var ise tenkis istenebileceği Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarihli 586/782; 21.9.1994 tarihli 248/538; 21.12.1994 tarihli 667/856; 11.10.1995 tarihli 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, dava konusu 109 ada 46 parsel sayılı taşınmaz bakımından 01.04.1974 tarihli ½ sayılı İBK’nın uygulama yeri bulunmayıp davada tenkis isteği de yoktur. Dava konusu 182 ada 2 ve 134 ada 14 parsel sayılı taşınmazlar da dava dışı bırakılmış olup ayrıca 14 parsel sayılı taşınmaz Emine adına senetsizden kadastro yolu ile tescil edilmiştir. Kadastroca davalı ... adına senetsizden tescil edilen dava konusu 110 ada 30, 136 ada 64 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ve davacılarla ilgisi bulunmadığı, dava konusu 138 ada 144 parsel sayılı taşınmazda da mirasbırakan tarafından davalılara yapılan bir temlik olmayıp anılan taşınmazlar bakımından davanın reddi doğrudur. Davacıların bu parseller yönünden yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince;
Davacıların paylarının satış yoluyla temlik edildiği dava konusu 107 ada 131, 137 ada 49, 107 ada 1, 109 ada 45, 112 ada 22, 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar bakımından hile (aldatma), dava konusu 109 ada 44 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanıldığı halde mahkemece her iki hukuki neden yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, mirasbırakan tarafından davalı ...’ye satış suretiyle temlik edilen dava konusu 109 ada 44 parsel sayılı taşınmaz bakımından yukardaki ilkeler uyarınca, önceki dinlenen tanıklar yeniden dinlenerek mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer
vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması; davacıların paylarının satış suretiyle davalılara temlik edildiği dava konusu diğer 107 ada 131, 137 ada 49, 107 ada 1, 109 ada 45, 112 ada 22, 102 ada 2 parsel parseller bakımından ise hile (aldatma) iddiasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davalılar vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.