22. Hukuk Dairesi 2017/11732 E. , 2018/13283 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının 15 yıl boyunca davalıya ait beyaz eşya servisinde çalıştığını, işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebiyle iş akdini feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının istifa dilekçesi ile iş akdini sonlandırdığını, alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı taraf, yargılama devam ederken, davacı işçi aleyhine, haklı bir sebep olmadan iş akdini feshederek benzer işi yapan başka bir beyaz eşya servisinde çalışmaya başladığı gerekçesiyle İskenderun İş Mahkemesi"nin 2011/331 esas sayılı dosyasından ihbar tazminatı ve cezai şart talep etmiş olmakla, Mahkemece davanın iş bu dava ile birleşmesine karar verilmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dosya içeriği tanık beyanları doğrultusunda, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlıklardan ilki; davacının hizmet süresine ilişkindir.
Mahkemece davacının 01.03.2001-30.09.2010 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş ise de, davacı asil duruşmadaki yeminli beyanında, 1995 yılında davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığını 15 sene çalıştığını, davacı tanıklarından Mustafa Gündeşeri, kendisinin 1988 yılında çalışmaya başladığını, davacının ise 1995 yılında işe girdiğini beyan etmişlerdir. Dosyaya celp edilen sigortalı hizmet cetvelinde de davacının 2001 yılından önce 01.05.1996 tarihinde işe girişi görülmektedir. Buna göre davacının ne zaman işe girdiğinin ve hizmet süresinin ne kadar olduğunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra yapılan hesaplamalara göre hüküm kurulması gerekmektedir.
3-Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshi ile buna bağlı olarak ihbar tazminatı konusunda da uyuşmazlık mevcuttur
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, ... tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Dosya içeriğinden, davacının 15.09.2010 tarihli ve “şahsi gerekçelerimle kendi istek ve rızamla herhangi bir baskı olmadan 30.09.2010 da ayrılmak istiyorum.” şeklindeki dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde ise, fazla mesai yaptığını ancak fazla mesai yapmasına rağmen fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, dini ve milli bayramlarda da çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını ve izinlerine karşılık ücretlerinin de ödenmediğini, yasal haklarının ödenmesi için işten ayrıldığını iddia etmiştir.
Somut olayda, davacı “şahsi gerekçelerimle” şeklindeki açıklama ile iş sözleşmesini feshetmiş olduğundan, fesih gerekçesi ile bağlı olduğu gözetilerek haklı sebebi kanıtlaması gerekmektedir. Fesih bildiriminde belirtilen “şahsi gerekçe” ibaresinin eksik ya da hiç ödenmeyen işçilik alacaklarını durumunu kapsadığı düşünülemez. Diğer taraftan, istifa dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak düzenlendiği de ispatlanamamıştır. Hal böyle olunca, açık fesih gerekçesi karşısında, mahkeme kararında ifade edilen ödenmeyen yıllık izin, fazla mesai ve işçilik alacakları bulunduğu gerekçesiyle feshin haklı olduğu kabul edilemez.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, davacının haklı bir neden olmaksızın iş akdini feshettiği anlaşıldığından, davalının birleşen dava ile talep etmiş olduğu ihbar tazminatı isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde reddi yönünde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Taraflar arasındaki diğer bir uyuşmazlık da asıl davada davalı aleyhine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri hususundadır.
Dosya içeriğine göre, ilk bilirkişi raporunun dosyaya sunulması sonrasında 18.10.2012 tarihli celsede Mahkemece davacı vekiline ıslah dilekçesini ibraz etmesi için iki haftalık süre verilmiştir. Ancak, davacı tarafça iki haftalık süre geçtikten sonra 13.11.2013 tarihinde ıslah dilekçesi verilmiş olup, Mahkemece süresinde olmadığı gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 178/I. maddesi uyarınca ıslah yapılmamış gibi yargılamaya devam edilmekle, davacının dava dilekçesi ile talep etmiş olduğu toplam 150,00 TL tutarındaki alacak talepleri yönünden hüküm kurulmuş olmasına karşın, davalı aleyhine yapılmamış sayılan ıslah dilekçesindeki tutarlar üzerinden vekalet ücreti ve yargılama giderine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 28.05.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.