9. Hukuk Dairesi 2016/6944 E. , 2016/8814 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, ücret, hafta tatili ücreti, ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı şirkete ait işyerinde 14/03/2006 tarihinde kısmi süreli hizmet akdiyle çalışmaya başladığını, işe başladığı tarihten itibaren tam süreli işçi olarak çalıştırıldığını, .... İş Mahkemesi"nin 2008/473 Esas sayılı dosyasında açılan davada tam süreli çalıştığı belirlenerek ücret farkı alacaklarının tahsiline karar verildiği ve bu kararın Yargıtay tarafından onandığını, 2008 yılının başından itibaren hafta tatili ücreti ödenmesi gerektiğini, toplu iş sözleşmesinde tam süreli işçilere 4 maaş tutarında ikramiye verildiğini, 12/05/2008 tarihinden itibaren tam süreli çalışmaya göre ikramiye verilmesi gerektiğini, kesinleşen ilk kararın dava tarihinden sonraki çalışmaları için tam süreli çalışma nedeni ile fark ücret, ikramiye ve hafta tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 14/03/2006 tarihli çağrı üzerine çalışmalı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle 29/07/2011 tarihine kadar çalıştığını, bu döneme ilişkin ücretinin ve ikramiyesinin ödendiğini, çalışma çizelgesinin ve vardiya kayıtlarının sunulması güç olduğundan keşif yoluyla bilirkişi incelemesi yapılması halinde tüm çalışmasının tam süreli olmadığının açık olduğunu, dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, TİS hükümleri uyarınca hak ve alacaklarının ödendiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda kesinleşen ilk kararın dava tarihinden sonraki çalışmalar nedeni ile tam süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı kabul edilen davacının fark ücret alacağı ve ikramiye alacağının kabulüne dair verilen ilk kararın temyizi üzerine Dairemizin 16.12.2014 gün ve 2013/6719 Esas, 2014/38499 Karar sayılı kararı ile “somut olayda, her ne kadar davacının kısmi süreli çalıştırıldığı davalıca savunulmuş ise de, işyerinde fiilen haftada 30 saatin üzerinde çalıştırıldığı sabit olduğundan tam süreli iş sözleşmesi ile çalıştırıldığının kabulü yerinde olduğu, bununla birlikte, ücret talebi açısından, davacı her hafta, haftalık en az 45 saat çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığı, ücretin çalışma karşılığı olduğundan, davacının tam süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü, har hafta mutlaka en az 45 saat çalıştığının kabul edildiği anlamına gelmediği, davacının her ay ne kadar çalışmış ise aylık ücretinin o kadar olacağı, dosyada bordrolardan başka hesaba elverişli delil de bulunmadığı, bordrolar ile davacıya yapılan ödemeler karşılaştırılarak, davacının bordrolardaki çalışmalarının ödendiğinin tespiti halinde ücret talebinin reddinin gerekeceğinin, bordrolardaki çalışma sürelerinin tam ödenmediğinin tespiti halinde ise eksik ödenen ücrete hükmedilmesi gerekeceğinin gözetilmemesinin hatalı olduğu” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, alınan ek raporda saat esasıyla tahakkuk ettirilmiş olan ücretlerin banka kanalıyla davacıya ödendiğinden ücret fark alacağı bulunmadığı gerekçesi ile fark ücret alacağının reddine, ilk bozmada bozma dışı kalan ikramiye alacağının kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Öncelikle belirtmek gerekir ki “Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir”. Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki “maddi hataya dayalı bozma ilamına uyulmak suretiyle karar verilmiş olması davanın tarafları açısından usuli kazanılmış hak doğurmaz. Bir başka ifadeyle maddi hataya dayalı kararın usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturacağı tartışmasızdır”(Y. HGK. 06.03.2015 gün ve 2013/14-1139 E, 2014/995 Karar).
Diğer taraftan çalışma olgusu devam ediyor ve çalışırken açılan davadaki tespit, çalışma koşulları aynı şekilde devam ettiği takdirde, daha sonraki dönem için açılan dava da unsur etkisi yaratır.
Dosya içeriğine göre davalı işyerine 2006 yılında işe giren, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan, ancak sendika üyesi olarak Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlanan davacı, 08.08.2008 yılında haftada 30 saatten fazla çalıştırıldığını, bu nedenle tam süreli çalışma yaptığını belirterek, fark ücret, ikramiye ve hafta tatil ücret alacaklarının tahsili istemi ile dava açmış ve fark ücret ve ikramiye alacağının kabulüne dair kararın temyizi üzerine Dairemizin 13.06.2011 gün ve 2011/24125-17741 sayılı ilamı ile “davacının otel işyerinde çağrı usulü sözleşme ile çalıştırıldığı, Toplu İş Sözleşmesinde bu çalışma usulü nedeni ile kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalıştırıldığı kabul edilerek işçilik alacaklarının ödendiği, ancak davacının yazılı olarak kısmi süreli olarak çalıştırıldığı gösterilmesine rağmen fiilen işyerinde her hafta 30 saatin üzerinde çalıştırıldığı anlaşıldığından mahkemece, davacının tam süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının tespit edilerek, tam süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar için kabul edilen TİS hükümlerine göre hesaplanan fark işçilik alacaklarının hüküm altına alınması isabetli” olduğuna karar verilmiştir.
Davacı iş bu dava ile ilk davadan sonra 08.08.2008 tarihinden iş sözleşmesinin feshi tarihine kadar da aynı çalışma şekli ile çalıştırıldığını belirterek, fark ücret ve ikramiye alacağı talep etmiştir. Davacının 08.08.2008 tarihinden sonra da haftalık 30 saatten fazla çalıştırılması nedeni ile tam süreli çalıştığı mahkemenin kabulündedir. İlk davanın da unsur etkisi dikkate alınarak ve tam süreli çalışmanın kabulü halinde davacının 30 ila 45 saat arasında çalıştırılmasının hak kazanacağı ücretin miktarı bakımından fark olmaması gerekmesine rağmen, mahkemece fark ücretin verilmesine dair ilk kararın “davacı her hafta, haftalık en az 45 saat çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığı, ücretin çalışma karşılığı olduğundan, davacının tam süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü, har hafta mutlaka en az 45 saat çalıştığının kabul edildiği anlamına gelmediği” gerekçesi ile bozulması maddi hataya dayanmıştır. Bu bozmaya uyulması, davalı lehinde usulü kazanılmış hak teşkil etmez. Aksine unsur etkisi yaratan ilk kararın davacı lehine usulü kazanılmış hak teşkil ettiği açıktır. Zira kısmi süreli çalıştırılması gereken işçinin, haftalık 30 saati aşacak şekilde çalıştırılmasının yasal yaptırımı tam süreli çalıştırma ve 45 saat çalışsın ya da çalışmasın haftalık 45 saatlik ücrete hak kazanacağının kabul edilmesini gerektirmektedir. Mahkemece maddi hataya dayanan bozma ilamımıza uyularak fark ücret alacağının reddine karar verilmesi yerinde değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.