11. Hukuk Dairesi 2017/2080 E. , 2018/7785 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.11.2016 tarih ve 2016/68 E. - 2016/684 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 28/02/2017 tarih ve 2017/52-2017/51 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde "İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS)” akdedildiğini, anılan sözleşmenin üçüncü kişilerin hak iddialarını düzenleyen 7. maddesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, anılan sözleşmeden önce dağıtım faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü sırada iş kazası sonucu vefat eden işçinin yakınlarına ödenen peşin değer alacağı için ... tarafından müvekkili aleyhine açılan tazminat davasının kabulüne karar verildiğini ve anılan kararın onanarak kesinleştiğini, müvekkilinin dava sonucunda aleyhine hükmedilen 68.459,23 TL borcu yapılandırarak ...’ya 5.938,37 TL’lik taksitler halinde toplam 106.158,32 TL ödeme yaptığını, mahkeme kararı ile hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin de ...’ya 7.787,00 TL ödendiğini, ayrıca açılan dava ve yapılan temyiz sebebiyle 1.138,90 TL temyiz harç ve masrafı, 4.070,00 TL bakiye karar harcı ve 3.656,45 TL onama harcı ödediklerini ileri sürerek, anılan ödemelerin her birinin ödenme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini ve İHDS hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, ayrıca davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kabulüne, davacı tarafından taksitler halinde ödenen 106.158,33 TL’nin kararda gösterilen ödeme tarihlerinden, 7.787,00 TL vekalet ücreti ve yargılama giderinin 24.06.2011, 1.138,90 TL temyiz harç ve masrafının 21.09.2010, 4.070,00 TL bakiye karar harcının 10.11.2010 ve 3.656,45 TL onama harcının 02.12.2015 tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, ... İş Mahkemesin’ce davacı aleyhine 68.549,23 TL’ye hükmedildiği ancak davacının bu miktarı, yapılandırma neticesinde 106.158,33 TL olarak ödediği, davacının, İHDS’nin 7.2 maddesi uyarınca ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmesi halinde davalının fazladan ödeme yapmamak için borcu peşin ödeme yoluna gidebileceği bu nedenle hükmedilen tutar olan 68.549,23 TL’den fazla olan kısmı davalıya rücu edemeyeceği, ayrıca ihbar yükümlüğünün yerine getirmeyen davacının hükmü temyiz etmesi sebebiyle yaptığı gideri de davalıdan talep hakkı bulunmadığı zira, hükmü temyiz edip etmemenin tamamen tarafların tasarrufunda olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacı tarafından taksitler halinde ödenen 68.549,23 TL’nin kararda gösterilen ödeme tarihlerinden, 7.787,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücretinin 24.06.2011 tarihinden, 4.070,00 TL bakiye karar harcının 10/11/2010 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-)İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak davalı yanca yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, davacının taraflar arasındaki İHDS’nin 7/2. maddesi uyarınca ihbar yükümlüğünü yerine getirmediği bu nedenle yapılandırma sonucunda fazladan ödediği miktar ile temyiz harç ve giderlerini davalıdan talep edemeyeceği gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davacıdan tahsil edilen dava konusu alacağın, işçi Hayati Şahin’in 19.10.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu ölümü nedeniyle doğduğu, rücuya konu davanın taraflar arasında imzalanan işletme hakkı devir sözleşmesinin 7.4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmede 7.4. maddeden kaynaklanan davalar için ihbar yükümlülüğü öngörülmemiş olup, ihbar yükümlülüğü 7.2 maddede düzenlenen dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olan davalar için öngörülmüştür. Belirtilen nedenlerle, davanın ihbar edilmemesi nedeniyle yapılandırma sonucunda fazladan ödenen tutar ile temyiz harç ve giderlerine ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Öte yandan kabule göre de, Bölge Adliye Mahkemesince, rücu davasına konu olan iş davası nedeniyle, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerine davacı lehine hükmedilmesine rağmen, yargılama giderlerinden sayılan temyiz harç ve giderlerine hükmedilmemesi dahi doğru görülmemiş, hükmün belirtilen nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, yukarıda (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.114,80 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10/12/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile ... özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiyedeki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı ..."a ait olmakla birlikte, ..."tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.
... tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı şirket, tüm hisseleri davalı ..."a ait olmak üzere 31.08.2010 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı ... Enerji Dağıtım ve Perakende Satış Hizmetleri devredilerek 31.08.2010 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.
Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 31.08.2010 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce 07.05.2007 tarihinde yapılmıştır.
Özelleştirme aşamasında ... tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle ... "ın özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.
Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı ..."tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.
Keza, 31.08.2010 günlü Hisse Satış Sözleşmesi"nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan 31.08.2010 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ..."ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.
Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 31.08.2010 tarihi öncesi, 07.05.2007 tarihinde yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi"ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı ..."tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 31.08.2010 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.
Sonuç olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında bulunmaması nedeniyle 31.08.2010 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, 31.08.2010 günlü sözleşmeden önce gerçekleşen 07.05.2007 tarihli dava konusu ödemeden dolayı, 31.08.2010 sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince davalının sorumluluğu bulunmadığından dava reddedilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin temyiz isteminin reddine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.