12. Hukuk Dairesi 2019/12474 E. , 2020/683 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu ... tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
6100 sayılı Hukuk Muakemeleri Kanunu’nun 344. maddesi gereğince istinaf dilekçesi verilirken gerekli harç ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa kararı veren mahkeme tarafından verilecek 1 haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir.
Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere hakim tarafından “istinaf harç ve giderlerinin tamamlanması için 1 haftalık kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu”nun bildirilmesi gerekmektedir. Şayet, bu süre, yasada belirtilen usule uyulmadan ve yazılıp altı hakimce imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da hakim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa, geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanak yoktur.
Mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin istinaf harcı veya giderinin tamamlanması için istinaf edene süre vermesi usule aykırıdır ve mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin vermiş olduğu süre üzerine istinaf harcını veya giderini ödememiş olan taraf, istinaf talebinden vazgeçmiş sayılamaz.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, 6100 sayılı HMK.’nun 344. (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi) çerçevesinde hakim kararı ile eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle ayrıca, bir muhtıra düzenlenmeli ve bu muhtırada, yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; buna yönelik olarak da ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır.
Bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.06.1968 gün ve 1968/9-483 E. - 476 K.; 01.10.1969 gün ve 1969/2-417 E.-719 K.; 19.02.1997 gün ve 1996/2-897 E.-1997/86 K.; 13.04.2005 gün ve 2005/12-237 E.-248 K.; 30.11.2005 gün ve 2005/5-634 E.-680 K.; 09.05.2007 gün ve 2007/12-178 E.-249 K.; 22.07.2009 gün ve 2009/18-348 E.- 398 K. sayılı ilamlarında açıkça vurgulanmış; daha sonra verilen kararlarda da kararlılıkla bu uygulama sürdürülmüştür. Nitekim, doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir(Baki, Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt 5, Sayfa 4587 vd.).(Hukuk Genel Kurulu"nun 16.6.2010 tarih ve 2010/19-86 E., 2010/330 K. sayılı kararı).
Somut olayda, istinaf eden borçlu vekiline gönderilen gerekçeli kararın tebligine dair tebligat zarfı üzerine “....istinaf yoluna başvurma harcı (maktu) 121,30-TL. İle İstinaf Karar Harcı (maktu) 44,40-TL. Olmak üzere toplam 165,70-TL. İle 100,00-TL. den az olmamak üzere gider avansının tebliğ tarihinden itibaren 7 (yedi) günlük kesin süre içinde mahkeme veznesine yatırılması aksi halde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağına karar verileceği ihtar ve tebliğ olunur.” meşruhatının yazılı olduğu ancak meşruhatın altında hakimin imzasının bulunmadığı görülmüştür.
Şu durumda; tebligat üzerine yazılan ve hâkimin sicil numarası ve imzasını taşımayan açıklamalar, yasanın aradığı yönteme uygun kabul edilemeyeceği gibi, hâkim tarafından verildiğinin kabulüne de olanak yoktur. Bu bakımdan hukuki sonuç doğuracak nitelikte de değildir.
Öyle ise, Mahkemenin, hâkim tarafından verilmiş; usulüne uygun bir kararı ve tebligatı bulunmadığından; hakim imzasından yoksun bildirimin hukuken geçerli kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; usule aykırı ve geçersiz bu belgenin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurması da kabul edilemez.
Dolayısıyla, bu tebligat anılan Kanun hükmüne uygun olmadığından, gerekleri süresi içerisinde yerine getirilmemiş olsa dahi, buna dayanılarak istinaf eden vekilinin hükmü istinaf etmekten vazgeçmiş sayılmasına olanak yoktur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İkinci Dairesi tarafından verilen 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu/Türkiye davasına ilişkin kararda; yargı mercilerinin usul kurallarını çok sıkı uygulaması ve dar yorumlaması nedeniyle kişilerin, uyuşmazlığın esasının incelenmesinden mahrum bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (A.İ.H.S.) 6/1. maddesinin ihlali olarak kabul edilmiştir. Bir iç hukuk kuralı haline gelen A.İ.H.S. ve buna dayanılarak verilen bu karar da göz önüne alındığında, hak kaybının önüne geçilecek şekilde değerlendirme yapılması olayın özelliğine daha uygun düşmektedir (Hukuk Genel Kurulu"nun 22.07.2009 gün ve 2009/18-348 E.- 398 K. sayılı ilamı).
Açıklanan bu durum karşısında anılan (tebligat) muhtıra geçersiz olduğundan 6100 sayılı HMK.’nun 344. maddesinde, “başvurunun yapılmamış sayılmasının koşulu olarak düzenlenen halin” somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
O halde; Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun süresinde yapıldığı kabul edilerek, ilk derece mahkemesinin 26/02/2019 tarihli ek kararının kaldırılarak istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, kesin süre içerisinde gerekli harçlar yatırılmadığından ilk derece mahkemesinin istinaf talebinin reddine dair ek kararının yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kısmen kabulü ile, ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi"nin 26/06/2019 tarihli, 2019/1962 E. - 2019/1585 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK"nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK"nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 03/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.