10. Hukuk Dairesi 2019/3867 E. , 2019/6752 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 20.04.1982-09.11.1987 tarihleri arası 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının tespiti ile bu süre de dikkate alınarak tahsis yapılmasını ve fark aylıkların tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24. ve 25. maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Mahkemece verilen ilk kararda; 20.04.1982-09.11.1987 tarihleri arasında vergi dairelerine veya Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile Meslek Odalarına kayıtlı olduğuna dair herhangi bir belge bulunmayıp bu döneme ait prim ödemeleri de bulunmadığından davanın reddi kararı verilmiştir.
Mahkemece verilen karar, Dairemizin 05.03.2018 tarih 2015/20865 E 2018/1679 K sayılı kararı ile "Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; Kurum tarafından, davacının 09.11.1987 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı tahsise esas alınarak 01.03.2013 tarihinde yaşlılık aylığı bağlandığı, davacı tarafından 15.10.1992 tarihinde 2.288,00 TL toplu prim ödemesi yapıldığı ve bu ödemenin 20.04.1982 -15.10.1992 tarihleri arası sigortalılığına ilişkin olduğu iddiasında bulunulduğu, Kurum tarafından ise bu ödemenin 09.11.1987-15.10.1992 tarihleri arası sigortalılığına ilişkin olduğunun kabul edildiği, dosya kapsamında davacının sigortalılık başlangıcına ilişkin farklı Kurum kayıtlarının olduğu, mahkeme tarafından farklılıkların neden kaynaklandığı hususunun Kurumdan sorulduğu, Kurum tarafından mahkemeye verilen bilgi yazısında; Kurum sigortalısı davacı ... hakkında mahkeme tarafından bilgi istenilmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda, 06.02.1992 tarih 34363 sayılı Halkalı Vergi Dairesince onaylanan giriş bildirgesine istinaden 09.11.1987 tarihinde 4/B kapsamında tescilinin yapıldığının tespit edildiğini, 21.11.1994 tarih 28289 sayılı Halkalı Vergi Dairesi yazısı ile 01.06.1981 ile 06.02.1992 tarihleri arasındada mükellefiyet kaydı olduğunun bildirildiği, bu kayda istinaden ilgili Kanun gereği sigortalılık başlangıcının 20.04.1982 olarak güncellendiği, ancak sigortalı hakkında Halkalı Vergi dairesince onaylanan farklı tarihlerdeki sigortalılık formları ve Kuruma hitaben yazılan resmi yazılarda mükellefiyet kaydının başlangıç tarihinin 09.11.1987 olarak bildirildiğini, ilgili hakkında yapılan işlemlerde sigortalılık başlangıç tarihinin 09.11.1987 olarak tesis edilmiş olduğu, Kurum kayıtlarında, davacının sigortalılık başlangıç süresinin farklı olması Kurum tarafından yukarıda belirtildiği şekilde izah edildiği, mahkeme tarafından davacının vergi kayıtlarına ilişkin doğrudan Vergi Dairesinden bilgi istenilmediği, Kurum yazısı ile yetinildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, talep dönemindeki davacıya ait vergi ve oda kaydı araştırılmalı, 15.10.1992 tarihinde davacı tarafından yapılan toplu prim ödemesinin hangi dönemlere ilişkin yapıldığı araştırılmalı, davacının vergi mükellefiyetine ilişkin farklı kayıtların olması sebebi Vergi Dairesinden sorulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir." şeklinde gerekçe ile bozulmuştur.
Bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeden eksik araştırma ile karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacıya, 09.11.1987 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalığı esas alınarak 01.03.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının ilk sigortalılık tescilinin 09.11.1987 tarihi olarak yapıldığı, davacı tarafından 15.10.1992 tarihinde 2.288,00 TL toplu olarak prim ödemesi yapıldığı, 21.11.1994 tarihli vergi dairesi yazısı dikkate alınarak ilk sigortalılık tescilinin 20.04.1982 olarak güncellendiği, farklı vergi kayıtları olması üzerine tekrardan davacının vergi faaliyetinin ne zaman başladığı sorularak; 09.11.1987 cevabı üzerine ilk sigortalılık tescili, tekrar ilk olduğu şekli gibi düzeltilerek işlem yapıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacının ilk sigortalılık tescili 20.04.1982 olarak, toplu prim ödeme tarihi olan 15.10.1992 tarihinden sonraki tarihli 21.11.1994 tarihli vergi dairesi yazısı üzerine güncelleme yapılmak suretiyle sağlanmış ise de davacı tarafından; 15.10.1992 tarihinde yapılan ödemenin 20.04.1982-15.10.1992 tarihleri arasındaki sigortalılığı için yapıldığı iddia edilmekle; 20.04.1982-09.11.1987 dönemi için Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile Meslek Odalarına kayıtlı olup olmadığı araştırılmalı, bu dönemde kendi nam ve hesabına çalışması olup olmadığı 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, varılacak sonuç uyarınca, 1479 sayılı Kanunun 24. ve 25"nci maddeleri kapsamında değerlendirme yapılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, yapılan toplu prim ödemesinin hangi dönemlere ilişkin yapıldığı araştırılmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.