1. Hukuk Dairesi 2016/2494 E. , 2018/15537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, davalı kardeşi ile maliki olduğu 25 ada 164 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payı ile davalıya ait 6963 ada 10 parsel sayılı taşınmazın trampası konusunda anlaştıklarını, bu anlaşma uyarınca 164 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını davalıya devrettiğini, davalının da 10 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili işlemleri yapması için kendisini vekil tayin ettiğini, ancak 2007 yılında azlettiğini, 28.09.2012 tarihinde de 10 parsel sayılı taşınmazı 3. kişiye satış suretiyle devrettiğini, davalının 04.08.2005 tarihinde 10 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğuna ve bu parselde hiç bir hakkı olmadığına dair ibraname düzenlediğini ileri sürerek 164 parsel sayılı taşınmazdaki davalı adına kayıtlı ½ paya ilişkin tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde 10 parsel sayılı taşınmazın gerçek değerinin tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının iddiasının inanç sözleşmesi olduğunu, inanç sözleşmesinin de yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, olayların hile olarak vasıflandırılması halinde de 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, ibraname başlıklı belgeyi kendisinin vermediğini, anılan belgede bağışlamadan söz edildiğini bağışlamanın karşılıksız olduğunu ve bağışlamadan dönmenin davacıya hak bahşetmediğini, tazminat isteyemeyeceğini, tapu siciline kayıtlı taşınmazın bu şekilde bağışlanmasının geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının trampa sözleşmesinden doğan edimini yerine getirmediği gerekçesiyle tapu kaydının iptali ile tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
İddianın içeriğinden ve ileriye sürüş biçiminden, öncelikle hile hukuksal nedenine dayalı olarak 164 parsel sayılı taşınmazın ½ payının iptali ile tescili olmadığı takdirde 10 parsel sayılı taşınmazın değerinin tahsili isteğine ilişkin olduğu görülmektedir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 26 ada 164 parsel sayılı taşınmazdaki davacıya ait ½ payın 05.08.2005 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik edildiği, davalının 04.08.2005 tarihinde davacıyı vekil tayin ettiği, ancak 23.08.2007 tarihinde vekillikten azlettiği, davalının maliki olduğu 6963 ada 10 parsel sayılı taşınmazı 28.09.2012 tarihinde 3. kişiye satış suretiyle temlik ettiği, 04.08.2005 tarihli ibraname başlıklı belge ile de 10 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğunu kabul ettiği, ne var ki, 04.08.2005 tarihli belge altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, üzerindeki bilgilerin de davacı tarafından doldurulduğunu savunduğu anlaşılmıştır.
Bilindiği ve Türk Borçlar Kanunun (TBK) 39. maddesinde düzenlendiği üzere hile hukuksal nedenine dayalı davaların hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde açılması zorunludur. Süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece resen gözetilmelidir.
Somut olayda, davacının vekaletten azil tarihinde davalının kendisini hileye düşürdüğünü öğrendiği kabul edilmelidir. Bu durumda 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır.
Öte yandan, her ne kadar mahkemece taraflar arasında trampa sözleşmesi olduğu kabul edilmişse de TBK’nun 282. maddesinde düzenlendiği üzere trampanın resmi şekilde yapılması zorunludur. Somut olayda trampa sözleşmesinden de söz edilemez.
Hal böyle olunca, davacının tapu iptal tescil isteğinin reddedilmesi, 10 parsel sayılı taşınmazla ilgili bedel isteği bakımından ise 04.08.2005 tarihli belge altındaki imzanın davalıya ait olup olmadığının incelenmesi, belge altındaki imzanın davalıya ait olduğu ispatlanırsa geçerliliğinin irdelenmesi ve davacının bedel isteği değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının, açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.