
Esas No: 2015/13002
Karar No: 2017/1999
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/13002 Esas 2017/1999 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı dava dilekçesi ile;
... ili, ... ilçesi, ...köyü, ...allesi, Köyiçi mevkiinde kain Doğusu;...: ...bahçesi, Güneyi: ..., Kuzeyi; ... ile çevrili tahminen 1000,00 m² miktarındaki bahçe niteliğindeki taşınmazın kadastro tesbiti sırasında 101 ada 1 parsel adı altında ... olarak tesbiti yapıldığını ve süresi içerisinde itiraz edilmediğinden bu haliyle kadastro tespit tutanağının kesinleştiğini, dava konusu ettiği taşınmazın öncesinin muris babası ..."e ait olup babasının ölümüyle mirasçılar arasında yapılan taksim sonucunda bu yerin kendisine isabet ettiğini, dava konusu taşınmazın yaklaşık 70-80 yıldan bu tarafa fasulye ve patates ekmek suretiyle bahçe olarak kullandığını, dava konusu ettiği taşınmazın ormanla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, taşınmazın özel mülkiyete tâbi olan kuru tarım ürünlerinin yetiştirilmesi amacıyla kullanılan kuru tarım arazisi niteliğinde olduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı, kendisini bildi bileli dava konusu taşınmazı nizasız ve fasılasız kullandığını, kullanma süresinde de üçüncü kişiler tarafından herhangi bir müdahalede bulunmadığını, dava konusu taşınmazın kendisine ait olduğundan dolayı iş bu davanın açılmasına zaruret hasıl olduğunu, tüm bu nedenlerle dava konusu...köyü 101 ada 1 sayılı parsele ait tapu kaydının iptali ile taşınmazın aynı adanın son parsel numarası adı altında adına tapuya kayıt ve tesciline, yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; dava konusu parselin tamamının eski tarihli belgelere 1993 tarihli memleket haritasına ve hava fotoğraflarına, amenajman planı meşcere haritasına göre ... sayılan alanlar kapsamında kalmadığı, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar çerçevesinde yapılan değerlendirmeler ve ziraat bilirkişisi raporuna göre de davacının iddiasının doğru olduğu, mahalli bilirkişi beyanlarının da bu hususları desteklediği, dava konusu parselde 8-10 yıl öncesine kadar tarım yapıldığı, davacı ve ataları tarafından kadimden bu yana kullanıla geldiği anlaşılmakla davacının davasının kabulüne karar verilmiş, hükmün davalılarca temyiz edilmesi üzerine yapılan inceleme neticesinde Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15/10/2012 tarih ve 2012/12408 E. - 2012/11527 K. sayılı kararı ile [Çekişmeli 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 311,67 m²’lik bölümü yönünden:
Mahkemece; dava konusu taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen bölümünün kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle bu bölüme yönelik davanın kabulüne karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4. maddesinin üçüncü fıkrası; "Kadastro çalışma alanı sınırında ... bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce ... Genel Müdürlüğüne bildirilir. Bu yerlerin ... sınırlaması ve ... sınırları
dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı ... Kanunu hükümlerine göre ... kadastro komisyonlarınca tesbit ve haritasına işaretlenerek tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilir. İki ay içinde kadastro komisyonlarınca ... sınırlarının belirlenememesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tesbit ve ilân edilen yerlerde ... kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. ... kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde iken 22.02.2005 gün ve 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Bu düzenlemede üçüncü fıkra "Çalışma alanında ... bulunması ve 6831 sayılı ... Kanununa göre ... kadastrosuna başlanılmamış olması halinde ... kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine ... Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir ... yüksek mühendisi veya ... mühendisi ile tarım mühendislerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir." şeklinde değiştirilmiş; eklenen beşinci ve altıncı fıkralarda ise, "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda ... kadastrosu yapılmış sayılır", "... kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." hükümlerine yer verilmiştir. Yine, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile 6831 sayılı ... Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının sonuna; "Ancak, henüz ... kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen ... sınırı, ... kadastro komisyonlarınca belirlenen ... sınırı niteliğini kazanır" cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Kanun hükümleri 3402 sayılı Kanun hükümleri ile uyumlu hale getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanunların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca ... kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesi hükmünde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de ... kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin HGK"nın 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak 101 ada 1 sayılı kesinleşmiş ... parseli içinde bulunan krokide (B) harfi ile gösterilen taşınmaza açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik temyiz itirazlarına gelince,
Mahkemece; dava konusu taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen bölümünün üzerinde de davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, mahkemece yapılan inceleme araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dosya arasında raporu bulunan fen bilirkişi tarafından dava konusu yapılan krokide (A) harfi ile gösterilen bölümün kadastro sırasında yol olarak bırakılan alan içinde olduğunu ifade etmiştir. Ziraatçı bilirkişi ... tarafından hazırlanan rapor da ise dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan çok yıllık yabancı ot deseninden anlaşılacağı üzere, taşınmaz üzerinde 8-10 yıldır tarımsal bir faaliyet olmadığı yerleşim yerine yakın olması, sınırlarının belirgin olması ve kenarlarında bir adet 50-60 yaşlarında yabani elma ağacı ve 1 adet 8-10 yaşlarında erik ağacının -3-
2015/13002 - 2017/1999
bulunması durumundan dolayı eskiden beri tarım arazisi olarak kullanıldığı anlaşıldığı ifade edilmiştir. Rapor bu haliyle yetersizdir. Hükme dayanak alınan bu rapordan davacı gerçek kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki imar ve ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılamamaktadır. Ayrıca davacı gerçek kişi yönünden 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki sınırlamanın aşılıp aşılmadığı da usulüne uygun araştırılıp saptanmamıştır.
O halde, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece, fen bilirkişi raporuna göre kadastro sırasında yol boşluğu olarak bırakılan krokide (A) harfi ile gösterilen taşınmaz davacı kişi yararına zilyetlik yolu ile kazanma (Medenî Kanunun 713. maddesi, 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddelerindeki) koşulların oluşup oluşmadığının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin olarak 1985-1990’lı yıllara ilişkin 1/20000 ve 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğrafları ile aynı yıllara ilişkin fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş harita getirtilmeli, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman ziraatçı ile fen bilirkişi, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde yapılacak keşifte zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar - ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, taşınmazın umumi ve kadim bir yol olup olmadığı keza bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulup saptanmalı, ayrıca taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1985-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde fen ve ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, ayrıca 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı gerçek kişi ve murisleri yönünden de tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 181,71 m² bölüm kadastro sırasında yol boşluğu olarak bırakıldığı halde, kararda 101 ada 1 sayılı ... parseli içinde (B) bölümü ile birlikte kabul edilmesi de doğru görülmemiştir." denilerek bozulmuştur.
Bunun üzerine bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; 6100 sayılı HMK"nın 114/1-g maddesi gereğince gider avansının dava şartlarından olduğu, 115/1. maddesine göre dava şartlarının mahkemece her aşamada re"sen incelenebileceği, 115/2. maddesine göre dava şartı yokluğunun giderilebilecek noksanlıklardan olması halinde tarafa eksikliği gidermek üzere kesin süre verileceği, kesin süre içerisinde giderilmeyen eksiklik sebebiyle davanın usûlden reddine karar verileceği, dosya kapsamına göre dosyanın Yargıtay"dan dönmesinin ardından bozma ilamına uyulduğu ve yeniden keşif ara kararı kurulduğu, dosyada gider avansı bulunmaması nedeniyle davacıya tespit edilen gider avansını yatırmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafın gider avansını yatırmadığı ve bu nedenle belirlenen günde keşfe gidilemediği, keşif tarihinden sonraki ilk celseye katılmadığı ve davayı takip eden davalılar
vekilleri ve temsilcilerinin davanın usûlden reddini talep ettikleri anlaşılmakla, dava şartı yokluğu dikkate alınarak davanın usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi vekili tarafından vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, zilyetlik nedenine dayanarak on yıllık süre içinde açılan ... kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, mahkemece davanın usûlden reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; dava reddedildiği ve davalı ... Yönetimi kendisini vekil ile temsil ettirdiği halde, lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi, hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu sebeple, hükmün 4. bendinden sonra gelmek üzere 5. bent olarak, “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 750,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı ... Yönetimine verilmesine" cümlesi yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun 370/2. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.