Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/2298
Karar No: 2018/15469
Karar Tarihi: 12.12.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/2298 Esas 2018/15469 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davanın konusu, taşınmazın vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebine dayanarak iptal edilmesi ve davacının adına tescil edilmesi istemidir. Davacı, veraseten intikal işlemleri için kardeşi olan davalıya vekaletname vermiş, ancak dava dışı ¼ miras payının davalı eşi tarafından satış suretiyle el ve işbirliği içinde kötüye kullanılarak devredildiğini ileri sürmektedir. Mahkeme, davacının iddiasının kanıtlanamadığı ve bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası konusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmektedir. Davacının yerinde bulunan temyiz itirazları kabul edilerek kararın bozulması gerekmektedir. Kanun maddeleri açıklamaları için aşağıya eklenmelidir: Borçlar Kanunu'nun 39, 506. maddeleri, Türk Medeni Kanunu'nun 2, 3. maddeleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2016/2298 E.  ,  2018/15469 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ist...... ilişkindir.
    Davacı, dava konusu 338 parsel sayılı taşınmazın veraseten intikal işlemleri için kardeşi olan davalı ..."a vekaletname verdiğini ancak davalı ...’ın taşınmazdaki ¼ miras payını vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle el ve işbirliği içinde olan davalı eşi ..."a satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmazın bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, tüm mirasçıların terekenin taksimi konusunda anlaştıklarını, bu anlaşmaya göre davacının miras payını 145.000-TL bedelle devretmeyi kabul ettiğini ve bu bedelin 17.10.2011 tarihinde davacının ...... hesabına gönderildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı ve bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 07.09.2011 tarihli ... ilindeki tüm taşınmazlarını satış yetkisi içeren bir vekaletname ile davalı kardeşi Hasan’ı vekil tayin ettiği, vekil Hasan’ın 25.01.2012 tarihinde 338 parsel sayılı taşınmazdaki davacı payının tamamını davalı eşi ......’ye 25.01.2012 tarihnde satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime ait olup her ne kadar mahkemece 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 39. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmişse de, gerek dava dilekçesi gerekse aşamalarda verilen dilekçelerdeki iddiaların içeriği ve ileri sürülüş biçiminden; vekaletnamenin hile ile alındığı ve kullanıldığı iddiasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere vekaletin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kulanıldığı iddiasını da içermektedir.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Bilindiği üzere;Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) ...... ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, ...... ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, ...... ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Ne var ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası konusunda hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
    Şöyle ki, davalı taraf davacı ile miras takisimi konusunda anlaştıklarını ve davacıya da miras payına karşılık olarak 145.000-TL gönderdiklerini savunmuş, davacı ise bu bedelin dava dışı 1161 parsel sayılı taşınmazın satışından dolayı gönderildiğini, dava konusu taşınmaz ile bir ilgisinin bulunmadığını bildirmiş olup, davalı tarafın 17.10.2011 tarihli dekonta göre davacının ...... hesabına ‘’miras payının tamamının ödemesi’’ açıklaması ile 145.000-TL gönderdiği, ancak dava konusu taşınmazın bu tarihten sonra 25.01.2012 tarihinde davalı ...’ye, dava dışı 1161 parselin ise 13.10.2011 tarihinde dava dışı 3. kişiye temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca, öncelikle mahallinde keşif yapılması, her iki taşınmazın hem dava hem de temlik tarihindeki değerleri belirlenerek yukarıdaki açıklanan ilkeler doğrultusunda, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının ...... hesabına gönderilen meblağın dava dışı 1161 parsel için mi, yoksa davacının tüm miras payına karşılığı olarak mı gönderildiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi