10. Hukuk Dairesi 2017/3523 E. , 2019/6651 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, davacının davalı işverenlik bünyesinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı şirket vekili ve Fer’i Müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı şirket ve Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı davalı işverenlik bünyesinde sekreter olarak 27.5.2013 – 10.2.2015 tarihleri arasında bildirilmeyen sürelerin kesintisiz olarak çalıştığından bahisle hizmet tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili vermiş olduğu 15/06/2015 tarihli cevap dilekçesinde, davacının çalışmasının kurum kayıtlarında mevcut olmadığını, hizmet tespiti davalarında, davacının işyerinde devamlı olarak çalıştığını yazılı delillerle ispatlaması gerektiği, işyerinin 506/5510 sayılı Yasa kapsamına girip girmediği, işyerinin gerçekten var olup olmadığı, hizmet akdiyle davalı işveren bağlı olarak fiilen çalışıldığı ispatlanmalı, çalışma konusu işin niteliği, devamlılık gösterip göstermediği, tanık beyanları, kurum kayıtları araştırılarak değerlendirme yapılması gerektiği bu nedenlerle yersiz açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davalı işyerinin 08.05.2014 tarihinde 5510 sayılı Yasa kapsamına alınmış ve halen faal durumda olduğu, dinlenen tanık beyanları ve davacı tarafça sunulan belgelerden ve tespit istenen dönemde davacıya yapılan maaş ödemelerine ilişkin tediye makbuzlarından davacının 27.05.2013 tarihinde davalı ... Lojistik Şirketinde sekreter olarak işe başladığı ve 10.02.2015 tarihine kadar kesintisiz olarak çalışmaya devam ettiği, davalı işveren tarafından sigortalı bildirimlerinin yapılmadığı, davacının işten ayrılış tarihi itibarı ile 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçmediği anlaşıldığından, davacının 27/05/2013- 10/02/2015 tarihleri arasında davalı iş veren nezdinde hizmet akdine dayalı ve sigortalı olarak çalıştığı kabul edilerek davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 13/01/2015 tarihinde tesfiyeye girdiğini, dava tarihinin ise 06/05/2015 olduğunu, cevap dilekçesinde bu hususu bildirdiklerini ancak mahkemece göz ardı edildiği ve gerekli araştırma yapılmadığını, mahkemenin yalnızca tanık beyanlarına itibar ettiğini ancak dinlenen hiçbir tanığın Yargıtay"ın istediği nitelikte tanıklar olmadığını, dinlenen bordro tanıklarının ise davacıyı tanımadıklarını beyan ettiklerini bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SGK vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B-BAM KARARI
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, hükmün yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacının imzasını içeren tediye makbuzlarının da bulunduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilerek", davalı taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili ve Fer’i Müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile limtited şirketinin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir. Şu halde yapılması gereken iş; anılan HGK kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucu beklenmeli, tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde, taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Somut olayda; davalı ... Lojistik Uluslarası Taş.Petr.İnş.Tur.Gıda San.ve Tic.Ltd.Şti.’nin Mersin Ticaret ve Sanayi Odasından gelen belgeye göre, tasfiyeye giriş tarihinin 13.01.2015 tarihi olduğu, 15.02.2016 tarihinde re’sen terkin edildiği bu durumda taraf ehliyeti bulunmayan davalı şirket aleyhine karar verildiği anlaşılmış olmakla, davalı şirket hakkında ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı şirket ve feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi"nin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, kararın bir örneğinin BAM"a, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesine, sair hususlar incelenmeksizin 25.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.