10. Hukuk Dairesi 2017/1329 E. , 2019/6625 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, davalı işverene ait işyerinde 15/11/1990-12/11/2010 tarihleri arası dönemde hizmet akdine dayalı sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tüm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re"sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Yasa"nın 79/10. (benzer 5510 sayılı Kanun m. 86/8.) maddesine göre Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir.Kanunda yer alan 5 yıllık süre, hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerekir. Yönetmelikle tespit edilen belgelerin bu meyanda işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda hak düşürücü sürenin işlememesi, ancak iş bu belgelerin içerdiği işe başlama tarihinden sonraki dönem için söz konusudur. Yönetmelikte sayılan belgelerden birisinin verilmiş olması halinde artık hak düşürücü süreden söz edilemez.
Anılan maddenin yorumunda Yargıtay uygulamasına göre, sigortalının çalıştığı işyerinden askerlik nedeniyle ayrılıp terhisini müteakip aynı işyerinde çalışmaya devam etmesi durumunda, davacıya ödenen ücretten sigorta priminin kesildiği hallerde, Kurumun denetim elemanlarınca davacının çalışmasının tespit edildiği durumlarda hak düşürücü süreden bahsedilemez. Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alman 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 05.02.2003 gün ve 2003/10-7 E., 2//353 K.; 27.04.2011 gün ve 2011/10-52 E.-2011/221 K. sayılı ilamlarında da, benimsenmiştir.
Somut olayda, dosya kapsamından davalıya ait işyerinden davacı adına 15.11.1990- 10.07.1991, 27.04.1992-10.01.1993, 01.09.1993-31.05.1994, 15.07.1994-15.10.1994 ve 10.01.1995- 1999/1. tarihleri arasındaki dönemlerde hizmet bildirimlerinin eksik olarak yapıldığı, 2001/1- 15.12.2010 arası tarihlerde ise davalı işyerinden davacı adına tam kesintisiz olarak bildirimlerin yapıldığı öte yandan 01.02.1993-12.02.1993 ve 14.11.1994-03.12.1994 tarihleri arasında dava dışı işyerlerinden davacı adına bildirim yapıldığı, 01.08.2013 tarihli bilirkişi raporunda davacının dava dışı işyerinde çalışması görüldüğünden bahisle 04.12.1994 tarihinden önceki istemin hak düşürücü süreye uğradığı yönünde değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece de yanılgılı değerlendirme sonucu bu rapor doğrultusunda 04.12.1994-12.11.2010 tarihleri arasında hizmet aktine dayalı olarak asgari ücretle toplamda 5739 gün çalıştığının ve bu çalışmasının 952 gününün diğer davalı kuruma bildirilmediğinin tespitine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Yukarıda yapılan maddi ve hukuki ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapıldığında mahkemece 04.12.1994 tarihi sonrasına ilişkin hizmet tespitine yönelik kararı yerinde bulunmuş ise de. anılan tarih öncesi dava konusu dönem içersinde yukarıda belirtildiği şekilde 5 yıllık hak düşürücü süre içersinde bildirimler yapılmış olduğundan, 04.12.1994 tarihinden önceki sürelerin hak düşürücü süre uğradığına dair değerlendirmesi hatalı bulunmuştur. Dolayısıyla mahkemece yukarıda ayrı ayrı belirtilen bildirim yapılan aralıklar için hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. 01.02.1993-12.02.1993 tarihleri arasında dava dışı bir işyerinden bildirim yapılıp. böylece çalışmanın kesintiye uğradığından 15.11.1990-01.09.1993 tarihleri arasında hizmet tespiti isteminin hak düşürücü süreye uğradığı belirgindir. Ancak 01.09.1993 tarihi itibariyle tekrar bildirim yapılmaya başlanmasına göre 01.09.1993-14.11.1994 tarihleri arasında hak düşürücü süreye uğradığından bahsedilemez.
Yukarıda belirtilen nedenlerle 01.09.1993-14.11.1994 tarihleri arasındaki hizmet tespiti istemin hak düşürücü süreye uğramadığının kabulü ile esasa girilerek irdeleme yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tüm taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ..."a iadesine, 25.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.