1. Hukuk Dairesi 2015/16265 E. , 2018/15413 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tecsil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.12.2018 ...... günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın dava konusu 602 ada 142 parsel sayılı taşınmazı mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak intifa hakkını üzerinde bırakmak suretiyle satış yoluyla davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanla birlikte yaşadıklarını ve kanser hastalığı sürecinde de destek olduğunu, esasen dava konusu taşınmazı 1995 yılında satın aldığı halde mirasbırakan adına tescil edildiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1941 doğumlu mirasbırakan ...’ın 14.09.2013 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı .........’nin mirasçı kaldıkları, dava konusu 602 ada 142 parsel sayılı, 155,42 m2 miktarlı, ......vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken bizzat intifa hakkını üzerinde bırakmak suretiyle 27.06.2012 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı ...... Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı ...... Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın temlik tarihinde 72 yaşında olup taraflar dışında başka çocuğu bulunmadığı, dava konusu taşınmazda eşi, davalı oğlu ve onun ailesiyle birlikte ayrı katlarda yıllarca yaşadıkları ve mirasbırakanın pankreas kanseri olduğu dönemde davalı ve ailesinin mirasbırakanın tedavisi ve bakımıyla ilgilendikleri, mirasbırakanın eşi, tarafların da annesi olan davalı tanığı ......’nin, dava konusu taşınmazı önceki kayıt malikinden davalının satın aldığını ancak mirasbırakanın isteği üzerine taşınmazın mirasbırakan adına tescil edildiğini; davalı tanıklarından ...’un, mirasbırakanla konuşmalarında bir hata yaptığını, evin alımı sırasında davalının eşinin bilezkilerini aldığını ancak tapu kaydını kendi üzerine yaptığını söylediğini beyan ettikleri, dava konusu taşınmaz dışında mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmazlar da bulunduğu, mirasbırakanın asıl amacının davacı kızından mal kaçırmak olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.