21. Hukuk Dairesi 2014/11776 E. , 2015/2398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren ..."dan emekli maaşı bağlanması gerektiğinin tespitine, biriken aylıkların faiziyle tahsiline, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 506 sayılı Yasa kapsamında ve 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık sürelerinin 2829 sayılı Yasaya göre birleştirilerek 506 sayılı Yasa hükümleri gereğince yaşlılık aylığı bağlanması ile birikmiş aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin önceki kararı temyiz edilmiş ve dava dilekçesindeki istem ve mevcut delil durumuna göre yapılan inceleme ile Dairemizce, “Yapılacak iş;davacının 506 sayılı Yasaya tabi çalışmaları ile çakışan 1479 sayılı Yasa kapsamındaki ... sigortalılığı ile vergi borçlanması yapılan süreler geçersiz kabul edilerek 3703 gün 506 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı çalışmaları,600 günlük askerlik borçlanması ve 01.06.1988-30.7.1991 ile 15.01.2004-31.10.2004 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Yasa kapsamında ... sigortalılık sürelerinin 2829 sayılı Yasaya göre birleştirilmesi halinde tahsis talebinde bulunduğu 07.11.2007 tarihi itibari ile koşulların bulunmaması halinde dava tarihi itibari ile 506 sayılı Yasanın geçici 81 maddesine göre yaşlılık aylığı koşullarını değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.” denilerek bozulmuştur.
Yerel Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile davacıya 07.11.2007 tarihli tahsis talebi dikkate alınarak 01.12.2007 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile bağlanacak yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine, karar verilmiş ve bu karar davacı ve davalı Kurum tarafından temyiz edilmiştir.
Bozmaya uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozma kararına uyan mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
Öte yandan, Yasakoyucu, Bağ-Kur sigortalısı olup da prim borcu bulunan sigortalılar yönünden sigortalılıklarını durdurarak borçlarını öteleme ve borçlarından isterlerse geçici isterlerse de sürekli olarak kurtulma olanağı sağlamak üzere yasal düzenlemeler getirmiştir.
20.06.1987 gün ve 3396 Sayılı Kanunun 18.maddesi ile 1479 Sayılı Kanun"a eklenen ve 22.02.2006 tarihli 5458 sayılı Yasa"nın 13.maddesi ile değiştirilen Ek 19.maddesinde; “Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez...” denmektedir. Anılan madde uyarınca, Bağ-Kur’la sigortalılık ilişkisi sadece kayıtlar düzeyinde kalan, prim ödemesi bulunmayıp, sigorta kollarından yararlanmayan, bu nedenle de Kurumla fiilen sigortalılık bağlantısı bulunmayanların sigortalılık sürelerinin durdurulması ve bu sürelere ilişkin sigorta primlerine Kurum alacakları içerisinde yer verilmemesi amaçlanmıştır.
5510 sayılı Yasa"nın geçici 17.maddesinde ise “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez.
Ancak, sigortalı ya da hak sahipleri daha sonra müracaatları tarihindeki 80 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamını, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmü yer almaktadır.
Her iki yasal düzenleme ile de, sigortalılara prim borçlarından kurtulma imkanı sağlanırken, netice olarak sigortalılıkları iptal edilmemekte, durdurulmaktadır.
Somut olayda davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak kabul edildiği tarihten 30.04.2008 tarihine kadar 5 yıldan fazla prim borcu bulunmasına göre, 5510 sayılı Kanunun geçici 17. maddesinin getirdiği olanaktan yararlanmasının mümkün bulunduğu ve bu madde gereğince prim borcunu ödemek zorunda olmadığı, buna göre 3703 gün 506 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı çalışmaları,600 günlük askerlik borçlanması ve vergi borçlanması yaptığı 01.06.1988-30.07.1991 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin 2829 sayılı Yasaya göre birleştirilmesi halinde yeterli prim ödeme günü olduğu için ilk tahsis talebi olan 22.04.2003 tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığını hak ettiği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, HMK"nın geçici 3. maddesi delaletiyle HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinmesine yerine;
“Davanın kabulü ile;
1.Davacıya 22.04.2003 tarihli tahsis talebi dikkate alınarak 01.05.2003 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile bağlanacak yaşlılık aylıklarının ödenmesi gereken tarihlerden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine,
2.Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan harçların karar kesinleştiğinde tarafına iadesine,
3.Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT ne göre hesaplanan 1500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4.Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan toplam 346,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5.Karar kesinleştiğinde ve istek halinde fazla yatırılan gider avansının iadesine” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu şekli ile düzeltilerek ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden taraflardan davacıya yükletilmesine, 12/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.