Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/13003 Esas 2017/1945 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/13003
Karar No: 2017/1945

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/13003 Esas 2017/1945 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, bir taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesi, tescilinin önlenmesi ve elatmanın engellenmesi için dava açmıştır. Mahkeme, taşınmazın 1975 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında tarla niteliğiyle belirlendiği ve 2011 yılında ırsen intikal yoluyla davalıların adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin 5841 sayılı Kanunu iptal ettiği ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesiyle sağlanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin artık uygulanamayacağı yönünde görüş belirtmiştir. Bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden reddi hatalıdır ve dosya yeniden incelenmelidir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi, kadastrodan evvelki sebeplere dayanılarak tespitin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açılamayacağını belirtmektedir. 5841 sayılı Kanun, bu hükmün tarafların sıfatına ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın uygulanacağını eklemiştir. Ancak Anayasa Mahk
20. Hukuk Dairesi         2015/13003 E.  ,  2017/1945 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    04.09.1975 tarihinde yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... Beldesi 200 parsel sayılı 14.800 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 683 yazım numaralı vergi kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... ... adına tespit edilmiş, itiraz edilmeksizin kesinleşmekle tapuya tescil işlemi yapılmış, 01.11.2011 tarihinde ırsen intikal ve paylaşım yoluyla ..."ye geçmiştir.
    Davacı ... Yönetimi vekili 16.12.2011 tarihli dilekçe ile; 200 parsel sayılı taşınmazın dava dilekçesine ekli krokide işaretlenen bölümünün 1972 yılında yapılıp kesinleşen ... tahdit haritası içinde kaldığını ileri sürerek tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesine göre, kadastrodan evvelki sebeplere dayanılarak, tespitin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açılamayacağı, aynı maddeye 25.02.2009 tarihinde 5841 sayılı Kanunla eklenen, "Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" cümlesi ile bu sürenin tarafların sıfatına ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın uygulanması gerektiği belirtilerek, davalı ... aleyhine açılan davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise pasif taraf sıfatı yokluğu yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kesinleşen ... tahdit haritasına dayalı tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1971 yılında yapılıp 1972 yılında kesinleşen ... kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca yapılıp 04.02.2005 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu ise 1975 yılında yapılmıştır.
    Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; 14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen "Bu hüküm iddianın ve taşınmazın niteliği ile Devlet ya da diğer kamu tüzel kişilikleri olsa dahi tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" hükmü ve 5841 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Geçici 10. maddesindeki "Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 23/07/2011 tarihli 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararı karşısında, davacı ... Yönetimi tarafından "..." iddiası ile açılan bu davada 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yer alan 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, ... kadastrosunun kesinleşmesiyle tahdit içinde kalan taşınmazlar kamu malı niteliğini kazanır ve her zaman açılacak dava ile tapu kaydı iptal ettirilebilir.
    Bu nedenlerle, mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde işin esası incelenerek delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/03/2017 günü oy birliği ile karar verildi.






    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.