22. Hukuk Dairesi 2018/7169 E. , 2018/12929 K.
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı ... işyerinde iki yılı aşkın bir süredir işçi olarak çalıştığını, davacı ile aynı yerde aynı konumda çalışan taşeron işçilerinin baştan beri davalı ... işçisi olduklarına dair mahkeme ilamları olduğunu, iş sözleşmesinin sözlü olarak 27/12/2014 tarihinde geçerli nedene dayanmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine ve boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakları ile işe başlatmama tazminatına dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davalı idare ile taşeron şirketler arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi olmadığını, bu sebeple de davalı idarenin hukuki sorumluluğu ve taraf ehliyeti olmadığını, muvazaa olmadığını, işin anahtar teslimi verildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dahili davalı şirket cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkeme Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesi tarafından davacının iş sözleşmesinin yazılı fesih bildirimi olmadan feshedildiğini, bu şekilde feshin geçerli nedene dayanmadığını, davacının alt işveren nezdindeki işine iadesine ve boşta geçen süre ücret alacağı ve işe başlatmama tazminatından davalıların birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin son içtihatları doğrultusunda davacının aynı işyerinde çalıştığı iş arkadaşları ile ilgili birçok muvazaa tespiti kararı olduğu,davacının kendisinin tespit kararının olmamasının sonuca etkili olmadığı, muvazaa nedeniyle davacının baştan itibaren ... işçisi olduğu, o nedenle Karayoları Genel Müdürlüğüne iadesi gerektiği belirtilerek davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kabul kararının ortadan kaldırılmasına, davacının davalı ... Müdürlüğünde işe iadesine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halindi “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmayı devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştiı Muvazaa Borçlar Kanunu"nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi ispatlanabilen adi kanunî karineler olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davacının aynı işyerinde çalıştığı iş arkadaşları ile ilgili birçok muvazaa tespiti kararı olduğu, davacının kendisinin tespit kararının olmamasının sonuca etkili olmadığı, muvazaa nedeniyle davacının baştan itibaren ... işçisi olduğu gerekçesi ile davacının davalı ..."nde işe iadesine karar verilmiş ise de; davacı ile aynı dönemde ve aynı hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışan işçiler ve emsal dosyalar net olarak belirtilmediği ve bu bakımdan gerekçenin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Aynı mahiyette ve seri niteliğinde bir çok dava söz konusu olması sebebiyle davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı hususu Bölge Adliye Mahkemesince yeterli derecede araştırılıp değerlendirilmemiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, her ihale sözleşmesi kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu sebeple, önceki ihale sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olması, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermez. Daha sonra yapılan sözleşmenin ayrıca kanuna uygunluk ve muvazaa yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu sebeple davalı tarafından yapılan önceki sözleşmelerin kanuna uygun olmadığına ya da muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararlarının bu dava yönünden bağlayıcılığından söz edilemez.
Bölge Adliye Mahkemesince, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri ve eki şartnameler getirtilmeli, genel muvazaa denetimine ilişkin olarak gerekirse uzman bilirkişiler eşliğinde keşifle yerinde inceleme yapılarak, davacının fiilen yaptığı iş ve bu işin hizmet alım sözleşmesi kapsamında belirlenen iş olup olmadığı tespit edilmeli, işyerinde asıl işveren işçileri ile davalı alt işveren işçilerinin aynı işi yapıp yapmadıkları, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı her ihale dönemi için ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bölge Adliye Mahkemesince yeterli araştırma yapılmadan davacının aynı dönemde ve aynı hizmet alım sözleşmesi kapsamında muvazaa kabul edilen işçiler açıkca belirtilmeden bu işçiler bakımından muvazaa tespit kararları gözetilerek yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalılara iadesine, 24/05/2018 gününde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.