3. Hukuk Dairesi 2020/9933 E. , 2021/1183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde dahili davacılar ve davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile 12/06/2009 tarihinde imzaladığı sözleşme gereğince ... Otoparkında %33 oranında net karla ortak olduğunu ve mesul müdür olarak çalıştığını, ortak olabilmek için davalıya 6.000 TL nakit para, bir adet bilgisayar, bir adet internet modemi ve buna bağlı olarak 2357681 telefon nolu hatlı telefonunu verdiğini, davalının muvafakatini almadan otoparkı üçüncü şahıs ..."e 15/12/2009 tarihli sözleşme ile devir ettiğini öğrendiğini, ortaklıkta kendisine kar payı verilmediğini ileri sürerek; 11.880 TL kar payının, işletme telefonlarının ödenen borçları olan 250 TL"nın, bilgisayar ve modem bedeli olarak 1.500 TL"nin ve ortaklığa ödediği 6.000 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiş, davacının yargılama sırasında vefat etmesi üzerine dava, davaya daih olan mirasçıları tarafından takip edilmiştir.
Davalı ...; davacı ile ortak olmak için sözleşme imzalandığını fakat davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, 6.000 TL ortaklık payını vermediğini, ortaklığa konu işyerini dava dışı üçüncü şahısa devrettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 6.000 TL sermaye ve kar payı yönünden istemin reddine, modem ve bilgisayar yönünden istemin 300 TL üzerinden kısmen kabulüne, telefon gideri yönünden 250 TL üzerinden istemin kabulüne dair verilen 23/05/2011 tarihli karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21/03/2012 tarihli ve 2011/20054 E. 2012/7373 K. sayılı ilamıyla; taraflar arasında BK"nın 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi bir ortaklık ilişkisinin kurulduğunun dosya kapsamı ve taraf beyanları ile sabit olduğu, davanın adi ortaklığın feshi ve tasfiyesini içerdiği, taraflar arasında tasfiye konusunda herhangi bir sözleşme bulunmadığından adi ortaklığın geliri, gideri ve borçlarının tek tek hesaplanması, BK"nın 538 ve devamı maddeleri gözetilerek, otoparkın 3. şahsa devredildiği 15/12/2009 tarihi itibariyle tasfiyenin yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma sonrasında birleştirilen davada davacı ...; ... otoparkı ile ilgili işletme hakkını 15/12/2009 tarihli sözleşme ile davalı ..."e devrettiğini, davalının sözleşme nedeniyle kendisine ödenmesi gereken bedelleri ödemediğini ileri sürerek; sözleşmeden doğan alacağı ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şart dahil olmak üzere 72.500 TL" nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ...; davacının, Edirne 3. Noterliğinin 25/01/2010 tarihli 600 yevmiye nolu beyannamesi ile tüm haklarından feragat ederek işyerini devrettiğini, noter kanalı ile yapılan beyanname nedeniyle önceki anlaşmaların geçerliliğinin kalmadığını, kaldı ki sözleşmenin feshinin talep edilmediğini, dolayısıyla sözleşmeye itibar edilse dahi cezai şart talep edilemeyeceğini, işletmeyi devraldıktan sonraki vergi ve sigorta borçlarını ödediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; Yargıtay bozma kararında ortaklığın ... ve ... arasında olduğuna, ortaklığa konu otoparkın üçüncü şahıs ..."e devir tarihinin esas alınması gerektiğine vurgu yapılmış ise de, bozma sonrasında birleşen dava kapsamından ve tarafların beyanlarından; adi ortaklığın aslında başından beri ..., ... ve ..."ün katılımıyla kurulduğu, otoparkın ortaklar dışında dördüncü şahsa devir edildiği 15/08/2012 tarihi itibariyle ortakların birbirlerinden talep edebileceği bedelin bilirkişi raporu ile belirlendiği, birleşen davada davacı ..."ın 25/01/2010 tarihinde düzenlenen noter beyannamesi dikkate alındığında aralarında yapılan önceki sözleşmeye dayanamayacağı gerekçesiyle; birleşen davanın reddine, diğer bölüm yönünden 78.433,45 TL"nin ..."den alınarak ölü davacı ... mirasçılarına verilmesine, 76.933,45 TL"nin ..."den alınarak ..."a verilmesine, bu suretle ..., ... ve ... adi ortaklığın feshine dair verilen 19/11/2015 tarihli karar, asıl ve birleşen davanın taraflarının temyizi üzerine Dairece verilen 10/10/2017 tarihli ve 2016/8762 E. 2017/13674 K. sayılı ilamla; “...Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; asıl davada davacı ..., davalı ... aleyhine aralarında adi ortaklık olduğunu ileri sürerek, bu ortaklıktan dolayı alacak talebinde bulunmuş, birleşen davada ise davacı ..., davalı ... aleyhine işletme hakkına sahip olduğu ... Otoparkındaki işletme hakkını 15/12/2009 tarihli sözleşme ile davalıya devrettiği, davalının devir sözleşmesi ile üstlenmiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle alacak talebinde bulunmuştur. Asıl davada davacı, birleşen davanın davalısı ile bir ortaklığı olduğuna ilişkin vakıa belirtmediği gibi davasında da davalı olarak göstermemiştir. Mahkemece, asıl davada, dava sebebi olarak gösterilmeyen bir vakıa dikkate alınarak, davada taraf olmayan, dava açısından 3. şahıs konumunda olan ... aleyhine hüküm tesis edilmesi, aynı zamanda asıl davada daha önce verilen kararın Yargıtay Dairesince bozulmasına karşın bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulması, yine birleşen davada dava sebebi olmayan bir vakıa benimsenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu durumda mahkemece, asıl ve birleşen davada, davacı tarafın iddiaları, davalı tarafın savunmaları, tarafların ileri sürdüğü vakıalar ve deliller değerlendirilerek, asıl davada bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; asıl davada tasfiyeye yönelik alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olduğu, birleşen davada ise Edirne 3. Noterliği"nin 25/01/2010 tarihli beyannamesi ve 29/01/2010 tarihli imzası davacı ... tarafından inkar edilmeyen belgeye göre, davacı ..."ın davalı ..."tan dava konusu ortaklık nedeniyle hiçbir alacağı kalmadığının sabit olduğu gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulü ile 5.978,31 TL"nin davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, dahili davacılar ve davalı-birleşen dosyada davacı tarafından (asıl ve birleşen dava yönünden) temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve temyizin kapsamına göre; dahili davacıların sair, davalı-birleşen davada davacı ...’ın asıl davaya yönelen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Dahili davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Adi ortaklığın tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nın 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Taraflar arasındaki ortaklıkta, davacı ..."ın % 33 oranında payı olduğu, hükme esas alınan tasfiye raporunda ise; ortaklıktan kaynaklı kar payı, ücret alacağı ve telefon faturalarından ödenmesi gereken miktar hesaplanmakla birlikte, (davacı ..."ın payı bulunmasına rağmen) ortaklığa konu otoparkın devir bedelinin hesaba katılmadığı görülmektedir.
O halde; mahkemece; davalı ...’ın, ortaklığa konu otoparkın devri yönünde birleşen davalı ... ile sözleşme yaptığı, söz konusu devir bedelinin tasfiye aşamasında ortaklığa ait değer niteliği bulunduğu dikkate alınarak tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3) Birleşen davada; Davacı ..."ın birleşen davaya yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davaya konu 15/12/2009 tarihli devir sözleşmesinde; ortaklığın 15/12/2009 tarihi itibariyle davalı ...’a devredildiği, devir bedelinin ortaklığa konu otopartaki araç adedine göre belirlendiği, ayrıca sözleşmeye aykırı davranan tarafın diğer tarafa cezai şart olarak 50.000 TL ödeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
İşbu davada, davacı tarafından; sözleşmede, davalı tarafından ödeneceği kararlaştırılan devir bedelinin ödenmediği ileri sürülerek; devir bedeli ile sözleşmeye aykırılık halinde ödenmesi kararlaştırılan cezai şartın tahsili talep edilmiş, davalı ise; Edirne 3. Noterliğinin 25/01/2010 tarihli ve 600 yevmiye nolu beyannamesi ile davacının tüm haklarından feragat ederek otoparkı devrettiğini, bu beyanname nedeniyle devir sözleşmesinin geçerliliğinin kalmadığını savunmuş, mahkemece verilen 19/11/2015 tarihli karara yönelik olarak verdiği ek temyiz dilekçesinde sunduğu fotokopi niteliğindeki 29/01/2010 tarihli belge içeriğinde de yazılı olduğu üzere, davacının otopark nedeniyle alacağının kalmadığını imzası ile teyit ettiğini bildirmiştir.
Davalı tarafından delil olarak dayanılan 25/01/2010 tarihli beyannamede davacı; ortaklık ile bir hukuki ilişkisinin kalmadığını ve ortaklığın bu tarih ile sona erdiğini bildirmiştir. Açıklanan içeriği itibariyle işbu beyanname, davaya konu devir sözleşmesinin geçerliliğini ortadan kaldıracak nitelikte bir belge değildir. Bundan ayrı, mahkemece gerekçeye esas alınan 29/01/2010 tarihli belge ise fotokopi niteliğinde olup, aslı dosyaya ibraz edilmemiştir. Diğer taraftan, davacı temyiz dilekçesinde, belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını, gerekçeli kararın tebliğiyle haberdar olduğu belgenin sahte olarak düzenlendiği iddiasıyla davalı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu bildirmiştir.
O halde; mahkemece; 25/01/2010 tarihli beyannamenin, davaya konu devir sözleşmesinin geçerliliğini ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı, yine davalı tarafından sunulan 29/01/2010 tarihli fotokopi niteliğindeki belge üzerinden değerlendirme yapılamayacağı dikkate alınarak, 29/01/2010 tarihli belgenin aslının davalı tarafından dosyaya ibrazı için usulünce işlem yapılması, ayrıca davacı tarafından yapılan suç duyurusunun akıbetinin araştırılması ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle dahili davacıların sair, davalı-birleşen davada davacının asıl davaya yönelen tüm temyiz itirazlarının reddine, HUMK"nın 428. maddesi gereğince hükmün ikinci bentte açıklanan nedenlerle dahili davacılar yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.