17. Ceza Dairesi Esas No: 2018/1659 Karar No: 2018/6407 Karar Tarihi: 07.05.2018
Hırsızlık - Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2018/1659 Esas 2018/6407 Karar Sayılı İlamı
17. Ceza Dairesi 2018/1659 E. , 2018/6407 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.06.2010 tarih, 2010/6-124 Esas ve 2010/156 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, mevzuatımızda zorunlu müdafilik sistemini öngören Yasa"nın amacı, kendisini savunmak için yeterli maddi olanağı bulunmayanların, bu hakkı kullanamamalarından kaynaklanabilecek olası hak kayıplarının önlenmesi, dolayısıyla da savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin sağlanması suretiyle adil yargılamanın gerçekleştirilmesidir. Bunun doğal sonucu olarak, maddi olanakları elverişli olan sanık nasıl ki vekâletname vermek suretiyle dilediği avukatı serbestçe tayin edebiliyorsa, maddi olanağı bulunmayan sanığın da aynı şekilde müdafiliğini üstlenecek avukatını serbestçe belirleyebilmesi, en azından kendisine tayin edilen avukatı değiştirme hakkının bulunması, daha da ötesi, görülmeye başlayacak davada kendisine müdafi olarak bir avukat atanacağının sanığa bildirilmesi gereklidir. Kendisine müdafi atandığını dahi bilmeyen ya da kendisine müdafi atanmakla birlikte bu avukatın değiştirilmesini isteme hakkına sahip bulunmayan bir sanığın, atandığını dahi bilmediği veya beğenmediği halde muhatap olmak zorunda kaldığı müdafin tüm tasarruflarından sorumlu tutulması gerektiğini veya bu müdafin yaptığı tüm işlemleri peşinen kabul etmiş sayılacağını söylemek nasıl mümkün değilse, böyle bir durumda savunma hakkının tam anlamıyla kullanılabileceğini düşünmek de olası değildir. Kendisine zorunlu bir müdafi görevlendirileceğinin sanığa bildirilmediği ve sanığın bu konudaki iradesine değer verilmediği ya da başka bir ifadeyle sanığın bu konudaki iradesinin dosya kapsamından anlaşılamadığı durumlarda, hükmün müdafi yanında sanığın kendisine de tebliğinin, adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın mahkeme tarafından zorunlu müdafi olarak atanan avukat ..."ın huzurunda savunmasını yaptıktan sonra, menfaat çatışması nedeniyle sanığa bu kez avukat ..."ın atandığı, kendisine baro tarafından sonradan atanan zorunlu müdafiden haberdar olmadığı, hükmün sanığın yokluğunda ve müdafinin ise yüzüne verildiği ve kararın sanığa tebliğ edilmediğinin anlaşılması nedeniyle, kararın süresinde temyiz edildiğinin kabulüyle yapılan incelemede; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 03.04.2018 tarih, 2014/851 Esas ve 2018/144 Karar sayılı ilamı uyarınca başka suçtan Bursa Cezaevi"nde hükümlü olan ve duruşmalardan vareste tutulmaya dair bir talebi de bulunmayan sanığın, kısa kararın okunduğu oturuma getirtilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 196. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."un temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 07.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.