MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -


Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine 2. İcra Müdürlüğü"nün 2013/2951 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine dayalı takip başlatıldığını, müvekkilinin yurt dışında yaşadığını, davalı tarafa herhangi bir borçlarının olmadığını, davalının müvekkiline sayısız belge imzalattığını, takip konusu bononun da bunlardan biri olduğunu, söz konusu senedin davacının içinde bulunduğu durumdan ve Türkçe bilmemesinden faydalanılarak hile ile alındığını ileri sürerek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ispat yükümlülüğünün davacı tarafta olduğunu, iddiaların inandırıcılıktan uzak, soyut ve maddi delile dayanmadığını, alacağı sürüncemede bırakmak adına davanın açıldığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının yabancı olduğu, eşinin vefatı sonrası Türkiye"deki tapu dairelerinde yapılacak işlemler için davalıya vekaletname verdiği, aynı zamanda aralarında arkadaşlık ilişkisi bulunduğu, yabancı olan davacının davalıya güvendiği, tanık anlatımlarından da anlaşıldığı üzere resmi dairelerdeki işlemler dışında aralarında hukuki ilişki bulunmadığı, davalının senedin dayanağı olan hukuki ilişkiye ilişkin senedin sebepten mücerret olduğu dışında başka bir açıklama getirmediği, vergi mükellefi olan davalının ticari defter ve kayıtlarını da kesin süre içerisinde sunmadığı, borç ikrarını içerir belgelerdeki imzanın hile ile alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespitine ilişkindir. Davacı, dava konusu bonolardaki imzaların kendisine ait olduğunu, davalının başka belgeler arasında bu bonoları da imzalatmış olduğunu, davalıya güvenerek imza attığını ancak sonradan kandırılmış olduğunu öğrendiğini iddia etmiştir.
Davacının bu şekildeki iddiasına konu olan olaylar hile niteliğinde kabul edilemeyeceğinden somut olayda tanık dinlenilmesi, davalı tarafın açıkça muvafakati bulunmadığından usul ve yasaya aykırıdır. Nitekim davacının davalı hakkında Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayet sonucu takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece somut olay bakımından ispat külfetinin davacıda olduğu ve 6100 sayılı HMK"nın 201 maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen iddiaların senetle ispat edilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması uygun görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 12/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.