Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2017/1371
Karar No: 2018/1619
Karar Tarihi: 04.05.2018

Danıştay 13. Daire 2017/1371 Esas 2018/1619 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2017/1371
Karar No:2018/1619

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Tarsus Kaymakamlığı
Vekili : …

İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; davanın kanunda belirtilen süre içinde açıldığı, Mahkeme tarafından yanlış değerlendirme yapıldığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi …'nın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, … ihale kayıt numaralı "2016/2017 Öğretim Yılı 29 Taşıma Merkezi İlkokul/Ortaokula Taşınan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından Yardım Alan Toplam 3943 Öğrenciye Öğlen Yemeği Hazırlanması, Dağıtımı ve Sonrası Temizlik İşleri Hizmet Alımı İhalesi" sonucunda davacı uhdesine bırakılan III. Bölge/Kısım için sözleşme imzalanmayacağına ilişkin 07.09.2016 tarihli işlemin iptali ile sözleşme imzalanmamasından dolayı 06.09.2016 tarihinde tahsil olunan toplam …-TL damga vergisi tutarındaki masrafın 07.09.2016 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi birlikte ödenmesi istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi'nce; ihalenin uhdesinde bırakılması sonrasında davacı ile sözleşme imzalanmayacağına ilişkin … tarihli ve … sayılı işlem tesis edilerek aynı gün davacıya elden tebliğ edildiği, davacı tarafından 19.09.2016 tarihli dilekçe ile işlemin geri alınarak sözleşme imzalanması için başvuru yapıldığı, … tarihli ve … sayılı işlemle başvurunun reddedildiği, sonrasında davacı tarafından 18.10.2016 tarihli ihtarname ile sözleşme imzalanması, maddi ve manevi kayıplarının ortadan kaldırılması aksi hâlde kanuni işlemlere başlanılacağı hususunda davalı idarenin ihtar edildiği, bu ihtarnameye cevaben tesis edilen 31.10.2016 tarihli işlem ile davacının talebinin reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, iptali istenilen 07.09.2016 tarihli ve 9598716 sayılı işlemin aynı gün davacıya tebliğ edildiği, bu tarihten itibaren başlayan dava açma süresinin, davacının 19.09.2016 tarihli başvurusu ile durduğu, bu başvuru üzerine tesis edilen 23.09.2016 tarihli işlemin 28.09.2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bu tarihten itibaren geriye kalan dava açma süresi içerisinde dava açılması gerekirken davacı tarafından 18.10.2016 tarihli ihtarname ile yeni bir başvuru yoluna gidildiği, bu başvurunun ise işlemeye başlayan dava açma süresini durdurmayacağı, dolayısıyla 29.12.2016 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi imkânı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada ise, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." düzenlemesi yer almıştır.
Bu ek fıkranın gerekçesinde, değişikliğin bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08.12.2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları ile sürelerinin belirtilmesi zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 40. maddesinin ikinci fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı; 03.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle Anayasa'nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkrada ise, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmişse de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idari işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idari işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan Anayasa'nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 11. maddesinde ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı düzenlenmiştir.
2577 sayılı Kanun'a 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda söz konusu yargılama usulünün uygulanacağı; aynı maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu; (b) bendinde ise, ivedi yargılama usulünde Kanun'un 11. maddesinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; … tarihlinde gerçekleştirilen … ihale kayıt numaralı "2016/2017 Öğretim Yılı 29 Taşıma Merkezi İlkokul/Ortaokula Taşınan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından Yardım Alan Toplam 3943 Öğrenciye Öğlen Yemeği Hazırlanması, Dağıtımı ve Sonrası Temizlik İşleri Hizmet Alımı İhalesi" sonucunda III. Bölge/Kısmın davacının uhdesinde bırakıldığı, halenin uhdesinde bırakılması sonrasında davacı ile sözleşme imzalanmayacağına ilişkin … tarihli ve … sayılı işlem tesis edilerek aynı gün davacıya elden tebliğ edildiği, davacı tarafından 19.09.2016 tarihli dilekçe ile işlemin geri alınarak sözleşme imzalanması için idareye başvuru yapıldığı, … tarihli ve … sayılı işlemle başvurunun reddedildiği, sonrasında davacı tarafından 18.10.2016 tarihli ihtarname ile sözleşme imzalanması, maddi ve manevi kayıplarının ortadan kaldırılması aksi hâlde kanuni işlemlere başlanılacağı hususunda davalı idarenin ihtar edildiği, bu ihtarnameye cevaben tesis edilen 31.10.2016 tarihli işlem ile davacının talebinin reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesi'nce, davacıya 07.09.2016 tarihinde tebliğ edilen dava konusu işlem üzerine davacının 19.09.2016 tarihli başvurusu ile dava açma süresinin durduğu tespiti yapılmışsa da, yukarıda yer verilen 2577 sayılı Kanun hükümlerine göre, ivedi yargılama usulünde idari dava açılmadan önce idari işlemin geri alınması için idareye yapılan başvuru, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacaktır.
Bununla birlikte; Devletin, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, davalı idare tarafından davacıya elden tebliğ edilen dava konusu işlemde hangi kanun yollarına ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süreleri belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, dava konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, Mahkemece davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 04.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi