6. Ceza Dairesi 2015/4938 E. , 2016/5963 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Güveni kötüye kullanma
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; ... 08/07/2015 tarihli görevsizlik kararı ile Dairemize gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hakim bu güne dayanarak dünü öğrenir. Dün hakkındaki şüphesini deliller sayesinde yener. Şüphenin yenilmesi ile şüphe yerini belirliliğe terk eder.
Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal)dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispata aranan belirlilik ortaya çıkar. Her olayda lehe ve aleyhe delil vardır.
Kanaati meydana getiren delillerin tek tek değerlendirilişi kadar hep birlikte değerlendirilmesi de mümkündür. Deliller bütünlük teşkil ediyorsa bir bütünün birbiri ile uyuşan birbirini tamamlayan parçaları ise bu hakiki delildir.İspat konusu hüküm verme gerçeğinin bir parçası olan olay hakkında hüküm vermektir.
Gerçekten Hakim geçmişte ne olduğunu nasıl olduğunu bilmeye mecburdur. Elindeki imkan (bugün)dür.
Bu günden maksat da, bu gün var olan ve varlığı duygularımızla öğrendiğimiz şeylerdir. İşte “delil” budur.
Delillerin bu günkü akılcı anlayışına göre Hakimin (kanaati) ispat edilmesi istenen olayların tahlili bir tetkiki ile lehe ve aleyhe bütün şartları tenkidi ile değerlendirmesinin mahsulü olacaktır. İspat edilmesi gereken şüpheli olandır. Delillerden biri de tanıktır. Tanık taraflardan olmayan fakat olayın tanığı olmuş bir kişinin o olay hakkında beş duyusu ile edindiği sübut konusunda karar verecek mahkeme ve/veya Hakim huzurunda tanıklık yapanın sözlü beyanıdır. Sanık dışında herkes bu konumda ele alınabileceği dikkate alınarak değerlendirme yapılacağı bir muhakkaktır.
Yağma olaylarında genelde tanık yoktur, bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir.Birebir olayın muhattabı olan mağdurun beyanı tutarlı ve istikrarlı ise önde ve üstün niteliktedir. Şayet bu konuda duraksama varsa ortada yenilmesi gereken bir şüphenin olduğunun düşünülmesi gerekir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarakta deliller eşdeğerdedir. Bu nedenle deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Yani hükümde varsayıma dayalı kuşkulu kalan hususlar olmamalıdır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtlardan ortaya çıkarılması gerekir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Bir suç varsa bunun failini belirlemede ancak kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkan vermemelidir. Yüksek ihtimal ile deliller yeterli toplanmadan bir ceza verilemez. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığı belirlenmesi için eylemin önce işlenip işlenmediğinin sorunu çözülerek başlanır. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;
Mağdur ... 11.04.2005 tarihli kolluk beyanında; yolda yürüdüğü sırada sanığın yanında kimliği tespit edilemeyen bir kişi ile yanına gelerek para istediklerini, parası olmadığını söylemesi üzerine aralarına alarak “bizi uğraştırma kendinle” deyip üzerini arayarak cebindeki telefonu aldıklarını belirttiği,
16.02.2006 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği beyanında; sanık ve yanındakinin kendisini sıkıştırıp üzerinden telefonu aldıklarını, birinin diğerine ..... diye hitap ettiği için babası ile yaptıkları araştırmada sanığı tespit ettiklerini, kollukta da sanığın fotoğrafını gördüğünü ancak bilgisayardaki sorundan dolayı geri dönüş yapılamadığından fotoğraf teşhisi yapılamadığına dair tutanak düzenlendiğini, aksi takdirde şahsı görse kesinlikle tanıyabileceğini ifade ettiği ve 19.04.2006 tarihli “Teşhis Tutanağı”nda da sanığı fotoğrafından kesin olarak teşhis ettiğinin belirtildiği,
..... duruşmasında da, sanığın “kafamız kıyak, bizi uğraştırma” diyerek telefonu istediğini, bu sırada diğer kişinin de arkasında olduğunu, kendisinin de bıçak çekeceklerinden korkarak telefonu verdiğini beyan ettiği,
Sanık ... 28.07.2005 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığındaki savunmasında; mağduru tanımadığını ve olay hakkında bilgisi olmadığını belirttiği halde ..... talimatla alınan 03.10.2006 tarihli duruşmada; bir cinayet davasından dolayı araması olduğundan acil telefon görüşmesi yapmak için tanımadığı birinden telefonunu istediğini, panik içinde olduğundan telefonu iade edip etmediğini hatırlamadığını beyan edip .....de bu savunmasını tekrar edip mağduru mahalleden tanıdığını belirtmektedir.
Olayın tek tanığı olan mağdurun 14.06.2007 tarihli duruşmaya gelmesi için birlikte yaşadığı babasına 03.05.2007 tarihinde çağrı kağıdının tebliğ edildiği, bu bağlamda mağdurun ölü, gaip ve adresinin meçhul olma özelliğine kavuşmadığı dikkate alınmadan, 23.10.2007 tarihli duruşmada olayın aydınlığa kavuştuğu belirtilip yakınanın önceki ifadelerinin okunması ile yetinilmesine karar verilerek, aşamalarda çelişkili beyanda bulunan sanığın beyanına hangi nedenle üstünlük tanındığı da açıklanmadan eksik tahkikat ile yetinilip, dosya ile örtüşmeyen kabulle yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık ... savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 22.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.