6. Ceza Dairesi 2014/4909 E. , 2016/5961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I-Mağdur ... ..... sanıklar hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Mağdur ..."un velisi olan ..."un 08.1.2013 tarihli celsede şikayetinden vazgeçtiğini beyan etmesi ve aynı celsede hazır olan mağdur müdafi Av.... ..... da bu beyana karşı bir diyeceğinin olmadığını beyan etmesi karşısında, katılma ve temyiz hakkı bulunmayan mağdur vekilinin temyiz talebinin CMUK.nın 317.maddesi gereğince REDDİNE,
II- O yer Cumhuriyet Savcısının sanıklar hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz incelemesine gelince;
Suçun mağduru, aleyhine suç işlenen kimse yani suçun kurbanıdır ve suçtan doğrudan zarar görendir. Şikayetçi, resen kovuşturulan suçlar dahil bir suçu devletin soruşturma ve kovuşturma makamlarına duyuran kişi olarak da anlaşılmalıdır.
Sanığın fiilinden haklı çıkarları zedelenen kişi, fiil ile ilgili yetkili mercilere olayı intikal ettirebileceği gibi fiilin failinin yargılanmasında bu hali ile aktif ve etkin bir rol alması tartışmasızdır. Zaten bu niteliği nedeniyle kamu davasında taraf olma hakkına sahiptir.
Maddi gerçeği araştırma en çok güvenilen mahkemelere verilmiştir. Bir olayın normlar karşısında durumunun tespiti hususu çıkan uyuşmazlığın yargılama makamı önüne getirilmesidir ki buna da dava denir.
Bu durumda yargılanacak her uyuşmazlıkta; şüphelilik, uyuşmazlığın somut olması ve uyuşmazlığın çözümü şeklinde özellikleri vardır.
O halde önce olay öğrenilmelidir.
Sübut konusunda bir hükme varılır. Sübut (veya ispat) meselesi çözümlenmesi gereken meseledir. Bu konu geçmişteki olayı zihnimizde yeniden yaratmak, yani nasıl meydana geldiği belirlenmesi ile oluşur. Olay belirlendikten sonra buna uygulanacak norm ve bunun olayın tipine uygun olup olmadığı konusunda sonuç çıkarılır. Maddi olayın durumun tespiti, hukuki durumunun tespitidir. Olayın faili ve bunun ceza hukuku karşısındaki sorumlulukları öncelikle olayın belirlenmesi ile mümkündür.
Olay ise deliller ile öğrenilebilinir. Delillerin gösterdiği objektif bakımdan bir ihtimaldir. İhtimal belli dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır.
Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispatta belirlilik ortaya çıkar. Yani belirliliğe şüphenin yenilmesi ile ulaşılır.
Ceza muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olmalıdır. Buna ulaştıracak araç ise delillerdir. Deliller; samimi açıklamalar, tanık beyanları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, tutanaklar özel yazılı açıklamalar görüntü ve/veya ses kayıt eden açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilinir. Suç konusu ve/veya alet olayın parçası iken, olay yerinde kalan her türlü iz ve eser belirti delil olup, olayı temsil eden dolaylı delildir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak deliller eşdeğerdedir. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığının belirlenmesi için eylemin olup olmadığı kanıtların yorumu ile saptanır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını ve sonuca nasıl ulaştığını gerekçede açıklar. Gerekçedeki mantıksal kronolojik dizi ise iddia, savunma, kanıtlar, kanıtların yorumu sabit kabul edilen eylem; ihlal edilen norm ve bunun yorumu ile ulaşılan sonuçla hüküm şeklinde olmalıdır.
Delil hukuku sıkı ispat kuralları kabul edilmiştir. Deliller zümresinde tanık, ceza muhakemesinde anlatımı önemli bir yer işgal etmektedir. Tanık olayın taraflarından olmayan ve olay ile ilgili olarak beş duyusu ile edindiği bilgileri açıklayan kimsedir.
Tanık gördüğünü, müşahede ettiği hususlar ve öğrendiği bilgileri açıklar. Tanık beyanının önemi gözlemlenen maddi vakaları bizzat açığa kavuşturabilirliğinden kaynaklanır.
Tanık bazen kendisine veya yakınlarına menfaat sağlama, tehlikeyi önleme, bazen toplumsal etki, bazen de duyduğu veya gördüğünü yanlış algılaması ve böylede inanması ile yanılgılı anlatımlarada yönelebilir. Hakim tecrübelerine dayanarak tanığın beyanlarının sağlamlığını değerlendirir. Bu özellik ise delil olarak sayılabilir.
Tanık olmak ile onun beyanına yüklenen ispat gücü farklıdır. Hakim ispat konusunda mantık kuralları ile de bağlıdır.
Somut olaya gelince;
Mağdur ..., kovuşturma aşamasında verdiği ifadede yanında arkadaşları tanık ... ve ... olduğu halde daha önce tanımadığı üç şahsın yanlarına gelerek, içlerinden büyük olanının kendisinden para istediğini, üzerinde hiç para olmadığını, cebinde olan kent kartı gösterdiğini; para istenirken herhangi bir bıçak vs. gösterilmediğini ya da tehdit yapılmadığını, sonrasında yaşı büyük olan sanığın tanık İbrahim"den bıçakla tehdit ederek yanında köpek olduğu halde para istediğini ve İbrahim"in de parayı verdiğini ifade etmiştir. 10.01.2010 günlü teşhis tutanağında “ellerinde köpek olan İlhami, kardeşi ve 3. kişi geldi. İlhami köpekle korkutarak para istedi, ben yok diyince diğerlerine yöneldi, üzerlerini arayıp paralarını aldı” şeklinde açıklamış,
Soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde kendisinden yalnızca para istendiğini, olmadığını belirtmesi üzerinede, suçun faillerinin yanındaki arkadaşlarına yöneldiğini beyan etmiştir.
Müşteki ... 09.01.2011 tarihli şikayet dilekçesinde; oğlunun dershane öğretmeni .....bilgilendirmesi ile bir grup öğrenciden zorla para alındığını öğrenip oğluna sorunca, 08.12.2010 günü saat 11:00 civarında görse tanıyabileceği 3 kişinin bıçak çekip, köpekle korkutup oğlu ve arkadaşlarından para istediğini, oğlunda para olmadığı için alamadıklarını, diğerlerinden alındığını öğrendiğini belirtip şikayetçi olmuştur. 07.01.2011 günlü duruşmada ise; "oğlumda para olmadığından bir şey almamışlar, diğerlerinin üzerini arayıp zorla, korkutarak paralarını almışlar", 08.01.2013 günlü duruşmada ise "2,-TL duruşma öncesi bana verildi, şikayet ve katılma talebinden vazgeçiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanıklar aşamalarda kendi içinde ve birbirleriyle çelişen ifadelere yer vermekle, birlikte bir noktada mağdurdan para isteyip alanın sanık ... olduğunu açıklamakla yetinmişlerdir.
Olayın tanığı olan ... 08.12.2011 günlü mahkeme beyanında ise; mağdur ve ... yanlarında olduğu halde, sanıkların dershane çıkışı önlerini kestiğini, ikisinin ellerinde bıçak olduğunu, bıçağı göstererek kendilerinden para istediklerini, mağdur ..."ın üzerini aradıklarını, sadece kent kartının olduğunu onu da almadıklarını, tanık ... 17.05.2012 günlü mahkeme beyanında; sanıkları tanımadığını ve olay hakkında bilgi ve görgüsünün olmadığını ifade etmiştir.
12/05/2011 gün ve 2011/120 nolu iddianame ile suç tarihi 28/12/2010 ve 15/12/2010, mağdurları..... karşı, sanıklar ..., ... ve ... haklarında yağma suçlarından açılan kamu davasının ..... 2011/234 esasına kayıtlı olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.
Dosyaya yansıyan tüm beyan, kayıt ve deliller ışığında bakılınca; mağdur ..."ın aşamalardaki beyanları ile olay yerinde olduğu ifade edilen tanık ... ve ..."ın anlatımları birbiri ile örtüşmediği gibi sanık savunmalarınında ise suçu inkara yönelik olduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca;
Öncelikle 30.12.2010 günü mağdur yanında olan ... ve ..."a karşı sanıkların suç teşkil eden eylemleri ile ilgili herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı, varsa evrak ve/veya dosyası celp edilip incelenerek, mağdur ve tanıkların beyanları arasındaki açık aykırılıklar giderilip, gerektiğinde .....açık kimliği saptanıp mahkeme huzurunda andlı beyanı alınıp sonucuna göre sanıkların her biri için suç teşkil eden haksız bir fiilin olup olmadığı varsa hukuki nitelendirilmesi yapılması gerektiği düşünülmeden eksik soruşturma ile yetinilip yargılamaya devamla, yerinde, yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle istem gibi, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, 21.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.