1. Hukuk Dairesi 2021/426 E. , 2021/2273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılardan ...’i bir kısım taşınmazlardaki paylarını satması için vekil tayin ettiğini, 433 parsel sayılı taşınmazdaki payının vekil ... tarafından davalı ...’e, 353 ve 478 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının da davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiğini, anılan şahısların da bu taşınmazları davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiklerini, vekil ... tarafından yapılan temliklerin rayiç değerinin çok altında olduğunu, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ...,...ve ..., taşınmazları tapu kaydına güvenerek iyi niyetle satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., işlemlerin davacının bilgi ve talimatı doğrultusunda yapıldığını, özen yükümlülüğüne uygun hareket ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ...’in kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, vekil ...’nin vekalet görevini kötüye kullandığı, davalılar ... ve ...’in de bu hususu bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle 55.497,20 TL bedelin davalılar ..., ... ve ...’den tahsiline ilişkin olarak verilen karar Dairece; ‘‘... davacı tarafından dava konusu taşınmazlardaki paylarının satışı hususunda davalı ...’ye özel vekâletnamelerin verildiği, davacının hiç bir aşamada vekaletnamelerin satış dışında bir amaçla verildiği iddiasında bulunmadığı, iradesinin taşınmazlardaki paylarının satışına yönelik olduğu, vekilin de bu iradeye uygun olarak taşınmazlardaki payları davalı ... ve ...’e sattığı anlaşılmakla bu durumun vekâlet görevinin kötüye kullanılması niteliğinde olmadığı açıktır.Öte yandan, vekil eden davacının çekişme konusu taşınmazlardaki payların satışı yönünde iradesi bulunsa bile vekil edenin özenle temsil edilerek zararlandırılmasından kaçınılması gerekmektedir. Diğer taraftan satış bedellerinin ödenmemiş olması vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği ve vekalet görevinin başlı başına kötüye kullanılmasının sebebini oluşturmadığı açıktır. Ancak, davacının davalılardan bedel talebi olduğu gözetildiğinde, vekil ...’nin vekil edene hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde satış bedellerini vekil edene ödeme borcu bulunduğundan, bedelin ödendiğinin ispat külfeti davalı vekile düşmektedir. Tanık beyanları ile dosyadaki bilgi ve belgelerden, satış bedellerinin davacıya ödendiği vekil tarafından kanıtlanmış değildir. Bu nedenlerle, davalı ... yönünden bedele ilişkin davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı ...’nin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki, vekil olan davalı ... dışındaki diğer davalılar ... ve ..."in, satış bedelinden davalı ... ile birlikte sorumlu tutulmaları doğru değildir. Hal böyle olunca; davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere davalılar ... ve ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. ....’’ gerekçesi ile bozulmuş,bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine,diğer hususlar bozma öncesi yargılama ile kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak davalılar ... ve ... yönünden davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davacının sair temyiz itirazlarının reddine.
Ancak, bozmaya uyan mahkeme bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve infazı kabil bir karar vermek zorundadır.
Bu husus, HMK 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde belirtilmiştir.
Somut olayda; ilk hükümde bedele ilişkin istemin kabulü ile 55.497,20 TL alacağın Nurettin dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine, diğer hususların kesinleştiği gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup davalı ... yönünden bedel konusunda infazı kabil bir karar verilmemiş olması doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca; davalı ... yönünden infazı kabil bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.