"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 6. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.3.2004 gün ve 2002/698-2004/89 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 4.10.2005 gün ve 2004/11955-2005/10232 sayılı ilamı ile,
(...Davacı, yapılan yayının hukuka aykırı olması nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı savı ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar yayının, Basın Yasasının tanıdığı sınırlar dışına çıkılmadan, özle biçim arasındaki denge korunarak verildiğini bu nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, istem reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı savına dayanmaktadır. Diğer bir anlatımla dava, yapılan yayında yer alan açıklamaların kişilik değerlerine saldırı içerdiği ve böylece hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekmektedir.
Bunun nedeni, Anayasanın 28. maddesindeki basının özgür olduğu güvencesine ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasasının 1. maddesindeki düzenlemedir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Diğer bir anlatımla basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Ne var ki basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25. maddesinde ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve gerekliliktir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuk düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir görünümün var olduğu kanısı uyanmaktadır.
Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez.
Aksi halde hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan düzenleme, hukukun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Diğer bir anlatımla yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmak, incelemek ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu edilen yayında "Oyna yavrum oyna!" başlığı altında "…
…İ Melih aylardan beri hemen her gece ekranlara çıkıp kendini pazarlıyor, nutuklar atıyor, tabela partisinin başına geçip iktidar olacağından dem vuruyor. Bu arada fevkalade parlak "procelerini" de anlatıyor. Bunlar öyle değerli "proceler" ki, uygulandığı anda Türkiye köşeyi dönecek...Haziran ayında Ankara"nın göbeğinde belediyeye iş yapan bazı müteahhitler tarafından günde 5 milyona kiralanmış adamlarla miting yaptı, tabela partisine gireceğini açıkladı. Aradan 2 ay geçti, tık yok.
Ekranlarda, halkın parasını batıran Enver Ö.... gibilerin yayın organlarında yer buluyor ve bütün Zihni Sinir procelerini doya doya anlatıyordu..." ve "Kaşar Ağası" başlığı altında "...Geçen yıl Ardahan"a gidip kaşar festivaline katılıyor. Açık artırmada 20 milyar"a kaşar ağası oluyor. Aradan aylar geçiyor, parayı ödemiyor. Hadise basına yansıyınca ödemek zorunda kalıyor. Yine geçen yıl, Lösemili Çocuklar Vakfı tarafından düzenlenen gecede açık artırmaya katılıyor ve eldeki tek tabloyu 10 milyara alıyor. Bu parayı düne kadar ödemiyor. Kaşar ağası İ.Melih, o küçücük kan kanserli çocukların bile parasının üzerine yatmaktan utanmıyor...Bu şahıs öyle biri ki, para tutkusu ve diğer marifetleri anlatmakla bitmez. Bir örnek daha vereyim. Kendisinden "İ.Melih" diye söz eden yazıların tamamını "Bana İİ.... Melih diyorlar" diye mahkemeye verip yüz milyarlarca liralık tazminat davaları açtı. Mahkemeler açtığı davaların tümünü reddetti ve bu kararlar Yargıtay tarafından onanıp kesinleşti. Sırf para kazanmak uğruna kendi ismini "iİ....likle" özdeşleştirmeyi içine sindirip bunu bile paraya çevirmeyi düşünen İ.Melih gibi ikinci bir" adam, herhalde yeryüzüne bugüne kadar gelmedi...Tabela partisine başkan olma işi fos çıkınca, şimdi D..., A…
…. gibi partilerle görüşüp oralara geçme kulisleri yapıyor, bazı adamlarını onların listesinden Meclis"e sokmaya çalışıyor.100 dev adam palavrası bitmiş, Zihni Sinir proceleri bir mizah şaheseri olarak toprağa gömülmüş..." biçimindeki ifadeler ile yayın yapıldığı görülmektedir.
Yayın konusu ile kullanılan sözler arasında düşünsel bağlılık anlamında öz ve biçim dengesi korunmalıdır.Yayın doğru olsa ve kamu yararı bulunsa bile;üslup uygun değilse,aşağılayıcı,küçük düşürücü, abartılı ise hukuka uygunluktan söz edilemez. Somut olayda yukarıya alıntılanan sözler ile öz ve biçim dengesi bozulmuştur.
Gerekli olmayan yakıştırmalar yapılmış ve amaç aşılmıştır. Şu durumda yayın hukuka aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, davacı yararına uygun bir tazminata hükmedilmelidir.
Mahkemece istemin tümden reddi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından 23.5.2007 günü yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.