21. Hukuk Dairesi 2014/13651 E. , 2015/2174 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11/02/2015 çarşamba günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Avukat ... ... vekili Avukat ... geldiler. Diğer davalılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava 18.10.2010 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ölüm olayının kazalının % 100 oranındaki kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının davalı ... ....’de E sınıfı sürücü belgeli sürücü olarak çalıştığı, olay günü saat 14.00 sularında sevk ve idaresindeki ... plakalı çekici ve ... plakalı dorse ile kum ocağından aldığı kumun beton santraline götürülmesi sırasında, sola virajlı yolda, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ve aracın devrilmesi ile çekicinin kupa kısmında sıkışarak öldüğü dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğudur.
05.09.2013 Günlü kusur bilirkişi raporunda; ölümle sonuçlanan kazada % 100 oranında sürücü ...’ın kusurlu bulunduğu, davalı .....’nin kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
Oysa hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; bilirkişiler, 818 sayılı Borçlar Kanunun 332. maddesi, buna paralel 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, İş Kanununun 77. maddesi ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasasının 4. ve 5. maddelerinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. İşveren, çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede işçisinin yasal sınırları aşar süratte araç kullanasını önlemek için gerekli tedbirleri alması, risklerden kaçınması, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmesi, risk değerlendirmesi yapması, yaptırması, teknik gelişmelere uyum göstermesi, tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmesi, mesleki riskleri önlemesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbiri alması, gerekli araç ve gereçleri sağlaması, sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmesi ve mevcut iş yerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yapması gerekmektedir. Davalı işverenin düzenlediği günlük yol çizelgelerindeki ortalama yol miktarı, yol güzergahları ve özellikle güzergahların şehir içerisinde bulunması ve şehir içi yasal hız limitleri, alınan yükün yüklenmesi ve boşaltılmasında geçen süreler ile bir kısım tanıkların günlük sefer sayısına ilişkin olarak kota konulduğu ve kotanın tutturulamaması durumunda ücretten kesintiye gidildiğine ilişkin anlatımları dikkate alındığında işyerinde yasal sınırları aşar biçimde ve hızda araç kullanımı konusunda çalışanların zorlanıp zorlanmadığı ile aşırı çalıştırma iddiasının değerlendirmediği de ortadadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; iş sağlığı ve güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde ve özellikle 818 sayılı Borçlar Kanunun 332. maddesi, buna paralel 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, İş Kanununun 77. maddesi ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasasının 4. ve 5. maddeleri göz önüne alınmak suretiyle yeniden inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Davacıların davalı sigorta şirketine yönelik davanın reddini amacalar temyizlerine gelince; Davalı sigorta şirketinin davacılar murisinin sürücüsü iken kaza yaptığı ve işleteni davalı ...... olan aracın ... sigortacısı olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık sürücünün tam kusurlu eylemi ile zararın ortaya çıktığı durumlarda, destekten yoksun kalanların ... sigortacısından tazminat isteminde bulunmalarının mümkün olup olmadığına ilişkindir. Öncelikle yukarıda açıklandığı üzere sürçünün tam kusurlu bulunduğu kusur bilirkişi raporu hükme esas alınmaya elverişli değildir. Öte yandan kazanın sürücünün tam kusurlu eyleminden kaynaklandığı durumda bile davacıların maddi tazminat istemlerine dayanak olarak gösterdikleri zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin ve dolayısıyla sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin ve sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Sürücünün ölümü, zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Hal böyle olunca; aracı kullanan şoförün tam kusuruyla kazanın meydana geldiği durumda da şoförün ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir.
Burada üzerinde durulması gereken diğer bir husus da; kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olan araç şoförünün ve şoförün eylemlerinden sorumlu tutulan ve bu nedenle tam kusurlu olduğu kabul edilen işletenin bu kusurunun, zorunlu trafik sigortacısı aleyhine açılan davanın davacıları olan, üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
Bilindiği üzere, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 51 anlamında dayanışmalıdır. Kural bu olmakla birlikte, dava açanların sıfatı, davanın hukuksal niteliği ve dayanağı, kusur durumunun davaya etkisinin belirlenmesinde etkilidir. Eldeki davada da talep destekten yoksun kalma tazminatı olduğuna göre, bu tazminatın yukarıda açıklanan özellikleri gözetilerek işletenin ve sürücünün kusurunun davacıların haklarına ve dolayısıyla da taleplerine etkili olup olmayacağı da davanın bu niteliği gözetilerek çözüme kavuşturulmalıdır.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla
-doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Diğer bir deyişle davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarından, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur, davacılara yansıtılamaz, dolayısıyla da tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 sayılı Karayolları TrafikKanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketi zarardan sorumlu olur. Yargtay Hukuk Genel Kurulunun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar, 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, 16.01.2013 gün 2012/17-1491 Esas-2013/74 Karar sayılı ilamları da bu doğrultudadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, sürücünün kusurunun, sürücünün ölümü nedeniyle destek tazminatı talebinde ZMM sigortacısının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı göz ardı edilerek ve özellikle somut olayın oluşma biçimini yeterince irdelemeyen, 818 sayılı Borçlar Kanunun 332. maddesi, buna paralel 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, İş Kanununun 77. maddesi ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasasının 4. ve 5. Maddelerinin öngördüğü koşulları içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek. yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
11.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.