Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Bonoya dayalı kambiyo senedine özgü yolla başlatılan icra takibinde, borçlu icra mahkemesine başvurusunda, yetkiye, imzaya ve borca itirazı ile birlikte takip dayanağı çek suretinin ödeme emrine eklenmediğine ilişkin şikayetini ileri sürerek takibin durdurulmasını talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3 . maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK"nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.2006 tarih ve 2006/11620 E. - 2006/659 K. sayılı kararı).
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak, Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E. - 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde aynen; "Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir" ifadelerine yer verilmiştir.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Belirtilen anayasal ve yasal düzenlemeler doğrultusunda, borçlu tarafından ileri sürülen yetki itirazı, borca itiraz ve takip dayanağı belge suretinin eklenmemesine ilişkin şikayetinin reddinin sebebinin gerekçesiyle birlikte tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bununla birlikte, borçlunun imza itirazına ilişkin olarak mahkemece, 18.8.2011 tarihli oturumda borçlu vekilince imza incelemesi için müvekkilini hazır etmek üzere süre istendiği ancak borçlu şirket yetkililerinin hazır edilmediği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İİK.nun 170/b maddesinin göndermesiyle somut olayda uygulanması gereken aynı kanunun 68/a-3.maddesinde açıkça belirtildiği üzere, icra mahkemesi, tatbike medar imza mevcutsa bununla, yoksa yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile yapılacak mukayese ve incelemelerden veya diğer delil ve karinelerden reddedilen imzanın borç1uya aidiyetine kanaat getirirse itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verir. Aynı kanunun 68/a-5 maddesine göre de, yapılacak duruşmada mazerete dayanmaksızın borçlunun hazır bulunmaması halinde, mahkemece başka bir cihet tetkik edilmeksizin itirazın muvafakaten kaldırılmasına karar verileceği, ancak bu karar için keyfiyetin davetiyeye yazılması gerektiği öngörülmüştür. Anılan maddenin kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takibe uyarlanması durumunda ise, borçluya çıkartılacak davetiyeye, duruşmada, mazerete dayanmaksızın hazır bulunmaması halinde itirazının reddedileceği yönünde meşruhatın yazılması zorunludur. İhtarlı davetiyenin borçlu asile gönderilmesi gerekip, vekile çıkarılan davetiye ile aynı hukuki sonuca ulaşılması (68/a-5.maddenin tatbiki) mümkün değildir. Mahkemece usul hükümlerinde yer almadığı halde vekile müvekkilini hazır etmesi konusunda sorumluluk yüklenmesi doğru değildir. Ayrıca, mahkemece borçlunun imza örneklerinin ilgili yerlerden istenmesine karar verilmesine rağmen müzekkere cevapları beklenmeden sonuca gidilmesi isabetsiz olup, mahkemece borçlu asile usulüne uygun meşruhatlı davetiye çıkarılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile itirazın reddi yönünde hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan HMK"nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.