Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2007/11-250
Karar No: 2007/250

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/11-250 Esas 2007/250 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2007/11-250 E., 2007/250 K.

Hukuk Genel Kurulu 2007/11-250 E., 2007/250 K.

  • KASKO VE SİGORTA POLİÇESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT
  • SİGORTA POLİÇESİ
  • TACİRİN KÖTÜ NİYETLİ EYLEMİ
  • 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1279 ]
  • 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1282 ]
  • 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1294 ]
  • 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 1295 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 3.Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.11.2004 gün ve 2002/259-2004/927 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17.04.2006 gün ve 2005/4162-2006/4129 sayılı ilamı ile;

    (...Davacı vekili, müvekkilinin aracının davalı tarafından sigorta teminatı altına alındığını, meydana gelen kaza neticesinde oluşan hasarın davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek. 4.081.000.000.-TL.nın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

    Davalı vekili, primin hiç ödenmemesi nedeniyle poliçenin feshedildiğini, kazanın poliçe tanziminden önce olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

    Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, kazanın poliçe tanziminden önce olduğu hususunun davalı tarafından kanıtlanamadığı, prim tahsilatının acente çalışanı tarafından yapıldığı, bu kişiye poliçe tanzimi yetkisinin de verilmiş olduğu. yetkisiz olmasının verilen icazet nedeniyle öneminin kalmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 3.830.180.943.-TL.nın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

    Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

    İlke olarak, Sigorta Hukukunda sigorta akdinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. TTK"nun 1279 ncu maddesi hükmüne göre riziko, genel olarak sigorta sözleşmesinin vücut bulması ve yine aynı Yasanın 1295 nci maddesi uyarınca sigortacının sorumluluğunun başlamasından sonra oluşması halinde sigorta teminatı içerisinde kabul edilir. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için de TTK"nun 1282 ve 1295. nci maddeleri hükümleri uyarınca primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. TTK.nun 1295 nci maddesi emredici nitelikte bir düzenlemedir.

    Somut olayda, davacının aracı, davalı sigorta şirketinin yetkili acentesi tarafından 26.10.2001 tarihinde kasko sigorta poliçesi düzenlenmek suretiyle sigorta teminatı altına alınmış, 31.10.2001 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde oluşan hasar, davalı tarafından sigorta priminin ödenmemiş olması nedeniyle teminatın başlamamış olduğundan bahisle ödenmemiştir.

    Sigorta poliçesi dava dışı acente tarafından düzenlenmiş olup, primi tahsil ederek, buna ilişkin makbuzu düzenleyen kişinin de bu acente çalışanı olduğu iddia edilmiştir.

    Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde, prim tahsil makbuzunu düzenleyen kişinin acentenin yetkili temsilcisi olmadığı, tahsil edildiği ileri sürülen primin de acente kayıtlarına intikal etmediği belirlenmiştir.

    Davacının prim ödemesine dayanak gösterdiği belge, her zaman düzenlenmesi mümkün olan bir belge olup, prim tahsillerinde mutad olarak kullanılan usulüne uygun bir tahsilat makbuzu niteliğinde değildir. Bunun yanında acente kayıtlarında yapılan inceleme ile de, tahsil edildiği ileri sürülen primin acente kayıtlarına intikal etmemiş olduğu da belirlenmiş olmasına göre, rizikonun gerçekleşmesinden önce primin ödenmiş olduğu ispatlanamadığından davalı sigortacının sorumluluğu başlamamıştır. O halde mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

    Davacı 26.10.2001 tarihinde davalı sigorta şirketinin acentesi durumundaki M...... Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketinde düzenlenen poliçe ile aracını sigortalattırdığını, sigorta çalışanı tarafından düzenlenip imzalanan makbuzla priminin ilk taksitini de ödediği halde 31.10.2001 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle oluşan hasarın davalı şirketçe ödenmediğini, ifadeyle eldeki davayı önce Asliye Hukuk Mahkemesine açmıştır.

    Davalı görev itirazında da bulunarak, taraflar arasında sigorta ilişkisinin kurulmadığını; poliçe ve makbuzu düzenleyen kişinin yetkisiz kişi olup, belgelerin şirketi bağlamayacağını; kazanın teminat dışı olduğunu, davacının prim ödemesi bulunmadığını ifadeyle davanın reddini savunmuştur.

    Görevsizlikle Ticaret Mahkemesine gelen dosyada mahkemece taraf delilleri toplanıp, mahallinde bilirkişi incelemesi yapılarak sonuçta kısmen kabule karar verilmiştir.

    Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için zorunlu unsur olan prim ödemesinin bulunmadığı, sigorta poliçesinin dava dışı acente tarafından düzenlendiği, prim tahsiline ilişkin makbuzu düzenleyen kişinin acente yetkilisi olmadığı ve acente kayıtlarına da intikal etmediğinin belirlendiği, prim ödemesine dayanak belgenin her zaman düzenlenmesi mümkün olan mutad olarak kullanılan makbuzlara uygun bulunmayan tahsilat makbuzu niteliği bulunmayan bir belge olduğu, acente kayıtlarına tahsil edilen primin intikal etmediği, rizikonun gerçekleşmesinden önce primin ödenmiş olduğu da ispatlanamadığından davalı sigortacının sorumluluğunun başlamadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği, gerekçesiyle karar bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme önceki kararında direnerek, davanın kısmen kabulüne karar vermiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.

    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rizikonun gerçekleşmesinden önce davacı ile davalı arasında sigorta ilişkisinin kurulup kurulmadığı; bunu tespite yönelik olarak geçerli prim ödemesinin yapılıp yapılmadığı noktasındadır.

    İlkin belirtilmelidir ki, Özel Daire bozma kararında da ifade edildiği üzere, Sigorta Hukukunda sigorta akdinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmemektedir. Rizikonun, sigorta teminatı içerisinde olduğunun kabul edilebilmesi için, genel olarak sigorta sözleşmesinin vücut bulması ve bunun yanında sigortacının sorumluluğunun başlamasından sonra oluşması gerekmektedir.

    6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun "Müddet" başlıklı 1282.maddesinde aynen;

    "Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan mesuldür. Sigortanın devam müddeti mukavelede yazılı değilse tarafların müşterek maksadiyle mahalli teamül ve sair haller göz önünde tutularak mahkemece tayin olunur."

    Hükmü yer almakta;

    Aynı Kanunun 1294. maddesinde;

    "Sigorta ettiren kimse, primlerin en yüksek haddinin tayinine ait hususi hükümler mahfuz kalmak üzere, mukavele ile kararlaştırılmış olan primi ödemekle mükelleftir. Sigorta primi mukavelede gösterilmemişse ilgili vekaletçe tasdik edilmiş olan tarifeler gereğince tayin olunur.

    (Değişik fıkra: 21/06/1994 - KHK - 537/1 md.) Sigorta primi para olarak ödenir. Ödeme için senet verilmesi halinde senet bedelinin tahsil edildiği tarihte ödeme yapılmış sayılır.

    Primin aylık veya yıllık olarak taksitle ödenmesi kararlaştırılabilir. Böyle bir mukavele yoksa sigorta priminin toptan ödenmesi lazımdır."

    Denilmekte;

    Yine Aynı Kanunun "Ödeme zamanı" başlıklı 1295.maddesinde ise;

    "Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksitin, akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.

    (İkinci fıkra iptal: Anayasa Mahkemesi"nin 11/03/1997 tarih ve E.1997/24, K.1997/35, sayılı Kararı ile)

    Sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten başlar.

    Şu kadar ki, kara ve denizde mal taşıma işlerine ait sigortalarda sigortacının sorumluluğu, akdin yapıldığı andan başlıyacağı gibi sigorta primi de henüz poliçe tanzim edilmemiş olsa bile o anda muaccel olur.

    Sigortacının sorumluluğu başlamadan önce sigorta ettiren kararlaştırılmış olan primin yarısını ödeyerek mukaveleden kısmen veya tamamen cayabilir."

    Şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

    Görüldüğü üzere; Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için kararlaştırma biçimine göre primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun yukarıya aynen alınan 1295. maddesinde yer alan bu düzenleme emredicidir.

    Somut olaya gelince; sigorta poliçesinin, davalı sigorta şirketinin yetkili sigorta acentesinde tanzim ve imza ile davacı sigorta ettirene teslim edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Poliçeyi tanzim eden acentenin prim tahsilâtını yapmaya yetkili olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Davalı sigorta şirketi aşamalardaki savunmalarında ilkin, acente çalışanının primi tahsile yetkili olmadığını savunmuşsa da, bu savunmasından dönerek poliçeyi tanzim edip, prim tahsilâtını da yapan kişinin acente çalışanı olmadığını ileri sürmüştür. Bu savunması çelişkili davranış yasağına girmekte olup, dosya kapsamında bulunan diğer poliçelerde de imzası bulunan bu kişinin acente çalışanı olduğu da belirgindir. Sigortasız çalıştırılmış olması bu gerçeği değiştirecek bir olgu olarak kabul edilmediği gibi sonradan ortaya atılan bu savunmanın mevcut deliller karşısında dinlenilirliği de bulunmamaktadır.

    Sigorta şirketinin yetkili acentesi olduğu belirgin olan acentede bu yer çalışanı tarafından poliçe tanzim edilerek, yazılı belge karşılığı prim tahsil edilmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlaması için yeterlidir. Sorumluluğun rizikonun gerçekleşmesinden önce başladığı da gözetildiğinde, sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmadığı yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir.

    Diğer taraftan, prim tahsilâtı karşılığı düzenlenecek belgenin şeklini, taşıması gereken özellikleri belirleyen emredici nitelikte bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davacı sigorta ettirence ibraz edilip, imzasına da itiraz edilmeyen yazılı belge primin ilk taksitinin ödendiğini ispata yeterli bir delil olarak kabul edilmelidir. Bu ödemenin acente tarafından ticari defterlere işlenmemiş olması veya sigorta şirketine intikal ettirilmemesi sigorta ettirenin prim ödemesi yapmadığının kabulünü gerektirmemekte, aksine sigorta şirketi ile acentenin iç ilişkisinde etkili olabilecek bir olgu olarak görülmektedir. Zira, aksine bir kabul tarzı, sigorta ettirene ödediği primin tahsil eden tarafından defter kayıtlarına alınıp alınmadığını araştırma yükümü getirir ki, bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca, tahsil ettiği paraları defterine kaydetmeyen kötü niyetli tacirin kendi kötü niyetli eyleminden yine kendi lehine sonuçlar elde etmesine de olanak sağlanmamalıdır.

    Daha açık ifade edilecek olursa, davacı/sigorta ettirenin sunduğu ödeme makbuzunda acente M...... Sigorta…

    …Ltd.Şti.nin kaşesi ve üzerinde imza bulunmakta olup; imza anılan makbuz metninden de anlaşıldığı gibi Murat A.."a aittir. İmzaya itiraz edilmemiş, davalı sigorta şirketi bu kişinin sigortanın yetkilisi olmadığını savunmuş; daha sonra bu savunmasından da dönerek imza sahibinin şirket çalışanı olmadığını ileri sürmüştür.

    Oysa, mahkemece mahallinde acente kayıt ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, adı geçenin acentenin çalışanı olduğu; gerek davacıya ait poliçeyi gerekse dava dosyasının ekinde klasör içinde yer alan dava dışı diğer sigorta ettirenlere ait poliçeleri bizzat tanzim ve imza ettiği tespit edilmiştir. Bu tespit karşısında, poliçe düzenleyip imzalayan kişinin prim tahsilâtına da yetkili olduğu kabul edilmelidir. Zira, aksinin kabulü dürüstlük kuralına ve çelişkili davranış yasağına da aykırı olacaktır.

    Öte yandan, acentenin işyerinde çalışıp poliçe tanzim ederek imzalayan bir kişiye prim ödemesi yapılırken ayrıca yetki belgesinin sorulmasını beklemek de hayatın olağan akışına aykırı olup; acente tarafından bu yetkinin fiilen ve zımnen verildiği kabul edilmelidir.

    Nitekim, poliçe tanzim ve imza edilerek davacıya teslim edilmiş olup; davacı yanca mahkemeye ibraz olunan sigorta poliçesinin başlangıç tarihi ile prim tahsilâtına ilişkin belgenin tarihleri de aynıdır.

    Acentenin sigortasız çalıştırdığı eleman eliyle düzenlettirdiği poliçeye dayalı prim tahsilat işlemi ve bu tahsilatı kayıtlarına geçirmemesi sigorta ettirenin hukukunu etkilememelidir.

    Dolayısıyla; davalı sigorta şirketinin dava dışı acentesinin çalışanı tarafından sigorta poliçesi ve aynı tarihte prim ilk taksitinin tahsil edildiğine ilişkin belge düzenlenmesine karşın bu belgenin hukuki nitelikçe makbuz olmadığı ve bu kişinin acente yetkilisi olmadığı, prim ödemesinin acente kayıtlarına geçmediği savunması sigorta ettiren davacı ile davalı sigorta şirketi arasındaki ilişkiye etkili olmayıp; davalı sigorta şirketi ile acente arasındaki iç ilişkide ele alınması gereken bir olgu olarak kabul edilmelidir.

    Sonuç itibariyle; yetkili acentesinde düzenlenip birer örneği de davacı sigortalıya verilen poliçe ve prim ilk taksitinin ödendiğine ilişkin belge karşısında davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başladığı ve rizikonun bu tarihten sonra gerçekleştiği, sigorta sözleşmesini de usulünce feshetmediğine göre sorumluluğunun devam ettiği belirgindir.

    Bu açıklamalar ışığında; mahkemenin, 26.10.2001 tarihli poliçeyi ve prim tahsilâtına ilişkin aynı tarihli belgeyi tanzim ve imza eden kişinin acente çalışanı olduğu, bu belgeleri kendisine fiilen tanınan prim tahsil yetkisiyle acente adına düzenleyip imzaladığı, acentenin prim ilk taksitine ve prim borçlarına mahsuben 265.000.000.-TL yi davacıdan tahsil ettiği, böylece davalının sorumluluğunun da başladığı, müteakip taksit için TTK 1297 maddesi uyarınca davacıyı temerrüde düşürüp sigorta sözleşmesini feshetmediğine göre sorumluluğunun devam ettiği yönündeki kabul şekli ve buna ilişkin kararında direnmesi yerindedir.

    Ne var ki, Özel Dairece, hükmedilen miktara yönelik temyiz itirazları incelenmemiştir.

    Bu hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.

    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı DİRENME KARARI UYGUN OLUP, hükmedilen miktara yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine , 09.05.2007 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi