3. Hukuk Dairesi 2016/21304 E. , 2018/8383 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile yaklaşık 8 yıldan beri evli olduklarını, boşanma davasının halen devam ettiğini, uğradığı şiddet ve hakaretlere daha fazla dayanamayarak 4 Ağustos 2014 günü anne babasının yanına sığınmak zorunda kaldığını, bir gün sonra yani 5 Ağustos 2014 günü kendisinin giriş yetkisi olan ve anahtarları da kendisinde olan....... bulunan ve içinde ekli listedeki altın ziynet eşyaları olan çelik kasayı davalının gelerek "anahtarları kaybettim" şeklindeki gerçek dışı beyanıyla banka görevlilerine kırdırdığını, içindeki tüm altın ve ziynet eşyalarını aldığını, dava dilekçesinin ekinde mezkur kasaya ait anahtarları ibraz ettiğini, bunun dışında davalının müşterek çocukların doğumunda hediye edilmiş ve evde muhafaza edilen 30 adet çeyrek altını da kendisinden habersiz alıp geri vermediğini ileri sürerek aynen iade mümkün değilse fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 66.270,00 TL dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının talep ettiği tüm altınların kendisine ait banka kasasında olduğuna dair iddiasının asılsız olduğunu, davacının ziynet eşyalarının yanında olduğu ve günlük hayatında taktığını, söz konusu kasayı ruhsatlı silahını, mermilerini ve resmi evrakları gibi belge ve eşyalarını saklamak için kiraladığını, iyi niyetli olarak kendine ait kasanın kullanım yetkisini davacı eşine de verdiğini, gerek duyduğunda davacı eşin de kasayı kullandığını, davacının 4 Ağustos 2014 tarihinde tüm eşyalarını alarak davalının haberi olmaksızın müşterek ikametgahı terk ettiğini, kaldı ki davacının daha evvel 17.06.2014 tarihinde de evi terk ettiğini, 10 gün kadar eve dönmediğini, sonradan bu zaman zarfında davacının kasaya giriş yaptığını öğrendiğini, davacının evi terk ettiği bu tarihte kasada kendine ait ne varsa aldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
....
Mahkemece; davalının, davaya konu altınların bulunduğuna ve kendisi ile davacıda anahtarlarının bulunduğuna dair çekişme olmayan bankada bulunan kasayı çilingir marifetiyle açtırdığına dair 05.08.2014 tarihli tutanağın bulunduğu, tanıklardan ... ve ..."nun birbirleriyle tutarlı beyanlarından davacının, kasayı kontrole gittiğinde altınların olmadığını gördüğü, davalı tanıklarının ifadelerinin soyut ve davaya konu uyuşmazlığı çözmeye matuf olmadığı, davalının banka kasasından davacıya ait altınları aldığının bu sebeple sabit olduğu gerekçesi ile aynen iadesine, mümkün olmaması halinde tespit olunan değerinin davacıya ödenmesine, müşterek çocukların doğumunda hediye edilen altınların müşterek çocuklara ait olduğu, evlilik süresince çocukların velayetinin anne-baba tarafından ortak kullanıldığı dikkate alındığında davacının bahse konu altınlara dair talebinin reddine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından alındığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda, davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin davalı kocası adına olan banka kasasında muhafaza edildiğini, kasanın anahtarlarının kendisinde bulunduğunu, kendisinin evden ayrıldığı günün ertesi günü davalının banka kasasını çilingir vasıtasıyla açtırıp içindeki altınları aldığını iddia etmiş ise de; davacı kadının da kabulünde olduğu üzere bahsi geçen kasaya ait anahtarlar davacının hakimiyeti altında bulunmaktadır. Davacının evden, davalının olmadığı bir sırada ayrıldığı da taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Buna göre; içinde ziynetlerin muhafaza edildiği iddia edilen banka kasası davacı kadının tasarrufu altında olup, evden ayrıldığı herhangi bir sırada kasaya giriş yapabileceğinin kabulü gerekir. Bunun aksi davacı kadın tarafından ispat edilmelidir. Davacının dinlettiği ve hükme esas alınan tanık beyanlarına bakıldığında ise beyanların duyuma dayalı oldukları, görgüye dayalı bir bilgilerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında davalı tanık beyanları incelendiğinde; bir kısım tanık tarafından bizzat davacı kadının kollarında bilezikleri olduğu vaziyette gördüklerini beyan ettikleri, iş bu beyanların davacı tanık beyanlarının aksine görgüye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
....
O halde mahkemece; davacının, iddiasını ispatlayamadığı göz ününde bulundurularak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
...