
Esas No: 2007/20-237
Karar No: 2007/237
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/20-237 Esas 2007/237 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2007/20-237 E., 2007/237 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "kadastro tespitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kozan Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.4.2006 gün ve 2005/364 E. 2006/56 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 5.10.2006 gün ve 2006/9110 E. 2006/12728 K. sayılı ilamı ile,
(...Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 15.09.2005 gün ve 2005/5526-10414 sayılı bozma kararında özetle: "Bozmaya uyularak, resmi belgelerin incelenmesine dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi kurulu raporunda çekişmeli parselin 1957 yılında baskısı yapılan memleket haritasında kısmen açık alan kısmen çalılık olarak nitelendirildiği, eğimin %12"nin altında olduğunun bildirildiği, rapora ek olarak, çekişmeli parselin yer aldığı kadastro paftası ve memleket haritası ölçeği denkleştirilip birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle parselin memleket haritası üzerinde konumunun gösterildiği, taşınmaz başında yapılan keşfe katılan yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli parselin davalının atalarından kaldığı ve 20 yıldan fazla zilyet edildiğini bildirdikleri, uzman bilirkişi kurulunun raporlarına ekledikleri memleket haritasında çekişmeli parseli işaretlendikleri yerde yükseklik eğrileri (münhanileri) sık olduğu halde, eğimin ne şekilde %12"nin altında olduğunun bilimsel olarak açıklattırılmadığı, bu hususta yine soyut olarak görüş bildirdikleri, taşınmazın orman kadastrosu ile belirlenen orman sınır hattına irtibatlı krokisinin çizilmediği, sadece orman kadastro haritasındaki konumunun gösterildiği, Hazine taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla davaya katıldığı ve uzman bilirkişi kurulunca taşınmazın 1957 yılında baskısı yapılan memleket haritasında kısmen çalılık olarak nitelendirildiği bildirildiği halde, taşınmazın çalılıktan ne zaman ve kimin tarafından temizlendiği, imar ihya görüp görmediği, imar ihya görmüş ise bitiminden itibaren 20 yıldan fazla zilyet edilip edilmediği hususlarında ziraat uzmanı bilirkişi görüşü alınmadığı, bu hususun taraf tanıkları ve yerel bilirkişiden açıkça sorulmadığı, uzman bilirkişiler tarafından taşınmazın en eski tarihli memleket haritasında kısmen çalılık olduğunun bildirilmesi karşısında, bu yerin imar ihya edildiği ve kadim tarım alanı olduğu yönündeki soyut ifadelere değer verilemeyeceği, Bu nedenlerle, mahkemece, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, en eski tarihli memleket haritası hava fotoğrafı ve amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumunun saptanması; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45.maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 EK; 14.03.1989 gün ve 35/13 EK. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14.maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; taşınmaz üzerindeki ağaçların cinsi, sayısı, yaşları, aşı yaşları, kapalılık, üzerinde ağaç bulunan taşınmaz bölümleri belirlenmeli, eğim ölçer aletler ve memleket haritasındaki yükseklik çizgileri yardımıyla taşınmaz üzerinde hangi yönde kaç mühhani geçtiği, münhanilerin sayısına göre eğimin ne olduğu açı hesabı yapmak suretiyle bilimsel olarak belirlenmeli, kesinleşmemiş tahdit söz konusu ise, uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren, ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli; kesinleşmiş tahdit söz konusu değil ise yukarıda değinilen diğer belgelerin uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; memleket haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip birbiri üzerine aplike edilerek çekişmeli ve komşu taşınmazların memleket haritasına göre, konumu saptanıp; bu harita ile irtibatını duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renkleri ve işaretleri (bitki örtüsünün ne olduğunu bildiren sembolleri) aynen içeren, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının varlığı araştırılmalı, imar ihya olgusu üzerinde durulmalı; bu cümleden yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın çalılık olarak belirlenen bölümünün ne zaman imar ve ihya edildiği, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı hususlarını içeren rapor alınması, varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli, imar ihyanın ne zaman başladığı ne zaman tamamlandığı, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorularak, kesin tarih ve olgulara dayalı açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, resmi belgeler karşısında soyut beyanlara değer verilmemesi) gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın REDDİNE, Çekişmeli A…
…. Köyü 107 ada 109 sayılı parselin tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4.maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman sınırları dışında bırakılmıştır.
6831 Sayılı Yasanın 1/J maddesi gereğince orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan funda veya makilerle örtülü alanlar orman sayılmaz. Yerleşik Yargıtay kararlarıyla, Bilimsel olarak eğimi %12"yi geçen yerlerin toprak muhafaza karakteri taşıyacağı kabul edilmektedir. Muhafaza karakteri taşıyan makilik ve fundalıklar 6831 Sayılı Yasanın 1/J maddesi gereğince orman sayılan yerlerdendir.
Bozmaya uyularak, resmi belge niteliğindeki eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişiler Haydar B…
….., Turhan E…
….., Hüseyin Z.. ve Fen bilirkişi Selim K…
… tarafından düzenlenen müşterek raporda, kılizimetre (eğim ölçer) yardımıyla yapılan ölçümde ev ve meyve bahçelerinin bulunduğu taraça şeklindeki bölümde eğimin %4, buğday ekili bölümde ise %8-12 olduğunu, kadastro paftası ile memleket haritası çakıştırıldığında, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında belirlenen kot farkına göre eğiminin %26 olduğu, ancak fiilen böyle bir eğimin olmadığı bunun nedeninin de, taşınmazın taraçalı yapıda olmasından kaynaklandığı, taşınmazın eski tarihli harita ve belgelerde çalılık olarak nitelendiği ve sonuç olarak orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiş, mahkemece bu bilirkişi kurulu raporuna değer verilerek, Orman Yönetiminin davası reddedilmişse de; gerek memleket haritasının düzenlendiği 1959 yılında tarihi ve iskan alam olarak kullanılan alanlara sınır olmaması, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında yeşil ile renklendirilen çalılıktan açılması, evlerin inşası sırasında eğimin insan eliyle düzlenme ihtimali bulunması, muhafaza karakteri taşımadığını ispatlarcasına eğimin en yüksek %12 olarak saptandığının bildirilmesi nedeniyle, bilirkişilerin kılizimetre ile ölçerek bulduklarını bildirdikleri eğime değil taşınmazın memleket haritasında münhaniler geçirilmek suretiyle saptanan eğimine değer verilmelidir. Bu nedenlerle Orman Yönetiminin ve Hazinenin davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan düşünce ile davaların, reddi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı Orman İşletme Müd. ve Müdahil Hazine vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı Orman İdaresi ve Müdahil Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının orman idaresine geri verilmesine, 02.05.2007 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI YAZISI
Kadastro sırasında Akdam Köyü Bostanlı mevkii 107 ada 109 parsel sayılı 2641 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kargir ev ve bahçesi niteliği ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Ali B.... adına tesbit edilmiştir. Orman Yönetimi, taşınmazın 6831 sayılı Yasa"nın 1.maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış, Hazine taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, öncesi orman sayılan yerlerden iken orman niteliğini yitirdiği, 2/B madde gereğince Hazine adına tapuya tescili iddiasıyla davaya katılmıştır. Mahkemece davaların reddine, çekişmeli parselin tesbit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiş, mahkemece verilen hükümler Hazine ve Orman İdaresi temyizi üzerine Yüksek 20.Hukuk Dairesince 3 kez incelenmiş ve 2 kez soruşturmaya yönelik olarak bozulan karar son kez "Bozmaya uyularak, resmi belge niteliğindeki eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişiler Haydar Babür, Turhan Erkan, Hüseyin Zor ve fen bilirkişi Selim Kara tarafından düzenlenen müşterek raporda, kılizimetre (eğim ölçer) yardımıyla yapılan ölçümde ev ve meyve bahçelerinin bulunduğu taraça şeklindeki bölümde eğimin %4, buğday ekili bölümde ise %8-12 olduğunu, kadastro paftası ile memleket haritası çakıştırıldığında, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında belirlenen kot farkına göre eğimin %26 olduğu, ancak fiilen böyle bir eğimin olmadığı bunun nedeninin de, taşınmazın taraçalı yapıda olmasından kaynaklandığı taşınmazın eski tarihli harita ve belgelerde çalılık olarak nitelendiği ve sonuç olarak orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiş, mahkemece bu bilirkişi kurulu raporuna değer verilerek, Orman Yönetiminin davası reddedilmişse de; gerek memleket haritasının düzenlendiği 1959 yılında iskan alan olarak kullanılan alanlara sınır olmaması, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında yeşil ile renklendirilen çalılıktan açılması, evlerin inşası sırasında eğimin insan eliyle düzlenme ihtimali bulunması, muhafaza karakteri taşımadığını ispatlarcasına eğimin en yüksek %12 olarak saptandığının bildirilmesi nedeniyle, bilirkişilerin kılizimetre ile ölçerek bulduklarını bildirdikleri eğime değil taşınmazın memleket haritasında münhaniler geçirilmek suretiyle saptanan eğimine değer verilmelidir. Bu nedenlerle Orman Yönetiminin ve Hazine"nin davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan düşünce ile davaların, reddi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…
…." gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece " mahallinde yapılan keşif sırasında dinlenilen mahalli ve tespit bilirkişilerin olayları dayalı somut anlatımlarına göre davalı ve murisinin dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin 1955 yılında başladığı, bu tarihten beri kesintisiz olarak ekonomik amaca uygun olarak sürdürüldüğü, dava konusu taşınmazın üzerinde çevre ormanlarda yetişen orman bitki örtüsünün bulunmadığı, sadece taşınmazın doğu kısmında bulunan çalılık kısmı davalının babasının 1960 ihtilalinden önce temizleyerek tarla haline getirdiğini beyan etmişlerdir. Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dava konusu parselin toprak yapısı, çevresi, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsü, ağaç cinsi ve sayısı, kapalılık oranı, hakim bitki örtüsü detaylı şekilde bilirkişilere incelettirilerek taşınmazın eğimi münhaniler ve eğim ölçer aletler yardımıyla bilimsel yöntemler ile belirlenmiş olup, ayrıca kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığından eski tarihli memleket haritası ve amenajman palanı uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; çekişmeli taşınmazın memleket haritasına göre konumu saptanarak, memleket haritası ve kadastro paftası ölçekleri 1/5000 olarak eşitlenip, birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, taşınmazın bu harita ile irtibatını duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renkleri ve işaretleri aynen içeren kroki düzenlettirilmiş orman bütünlüğünü bozan orman içi açıklığı veya boşluğu olup olmadığı hususunda orman bilirkişi kurulundan bilimsel veriler bulunan rapor alınmış, belirtilen raporda dava konusu parselin orman sayılmayan yerlerden olduğu, ziraat bilirkişisinin raporuna göre; dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu bildirildiği, mahalli ve tespit bilirkişilerin beyanlarına göre de, dava konusu taşınmaz üzerinde davalının ve murisinin zilyetliğinin ekonomik amaca uygun olarak 50 yılı aşkın süredir devam ettiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay bozma ilamında belirtilen salt eğimin %12"den fazla olması taşınmazın tarım arazisi niteliğini etkilemeyeceği, eğimin %12"den fazla olması toprak muhafaza karakteri taşıyan taşınmazlarda önem arz etmekte olup, bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmaz toprak muhafaza karakteri de taşımamaktadır. Ülkemizde eğimi %12"den fazla ve evveliyatı itibariyle çalılık olan tapulu tarım arazileri de bulunmaktadır.
Ayrıca Ülkemizde tarım arazisi olarak kullanılan toprakların %40"nın eğimi %12"nin üzerindedir. Böylece davalı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. ve 17"nci maddelerinde düzenlenen kazandırıcı zaman aşımı ile mülk edinme koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından mahkememizce verilen 25.4.2006 gün ve 2005/364 esas, 2006/56 sayılı kararında direnilmesine, dava konusu taşınmazın tespit gibi davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılmış olup, aşağıda yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir…
…" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Yüksek Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu Daire bozmasını benimsemiş ve eğimin %12"yi geçmesi nedeniyle dava konusu yerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerden olduğu gerekçesiyle orman sayılan yerlerden olduğunu kabul etmek suretiyle 6831 sayılı Yasa"nın 1/J maddesinin uygulama yeri bulunmadığını kabul etmiştir. Somut olayda ihtilaf dava konusu yerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığına ilişkindir. Nizalı yerin öncesinin makilik olduğu, zilyedin lehine 3402 sayılı Yasa"nın 14, 17.maddelerindeki imar ihya ile iktisap koşullarının süre ve taşınmazın niteliği itibariyle gerçekleştiği, taşınmazın bulunduğu yerde kesinleşmiş orman kadastrosunun bulunmadığı, uyuşmazlık konusu değildir. Yüksek Dairece eğimin %12"yi geçmesi nedeniyle makilik alanın orman sayılan yerlerden olduğu, dolayısıyla imar ihya ile iktisabının mümkün olmadığı kabul edilmişse de sadece eğime değer verilmek suretiyle makilik alanın orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığının kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Yüksek Dairece benimsenen ölçüt sadece eğimdir.
Oysaki bilindiği üzere 6831 sayılı Yasa"nın 1.maddesinde ormanın tanımı yapılmış ve istisnaları gösterilirken 1/J bendinde funda ve makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerlerin orman sayılmadığı belirtilmiştir. Bu durumda makilik ve fundalık bir alanın orman sayılan yerlerden olup olmadığını tespit etmek için yapılacak iş orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığını incelemektir. Mevzuatımızda 24.12.1965 günlü bakanlık oluru ile yürürlüğe giren Orman Genel müdürlüğünün 24.12.1965 günlü funda ve makilik sahaların tesbitine ait talimatnamenin 6.maddesinde açıklayıcı bir hüküm getirilmiş ve "Funda ve makilerle örtülü bir sahada:
A)Hangi derecede olursa olsun toprak erozyonu varsa (Tabaka, oluk, yarıntı), toprağı uzvi kısmı kısmen veya tamamen yıkanmışsa;
B) Toprak aşınması müşahede edilmese dahi erozyon potansiyeli bakımından tehlike ve zarar vuku melhuz ise;
C) Toprak sığ ve arazide kayma tehlikesi mevcutsa,
D) Arazi %12"den fazla meyli haizse bu kabil sahalar toprak muhafaza karakteri taşır ve orman rejimi dışına çıkarılamaz." hükmü getirilmiştir. Görüldüğü üzere yukarıdaki 4 halden biri dahi gerçekleşse o yer orman rejimi dışına çıkarılamaz. Anılan hüküm daha ziyade kesinleşmiş orman kadastrosu içerisinde kalan yerlerin orman dışına çıkarılıp çıkarılamayacağı, makilik alan olarak tefrik edilip edilemeyeceği konularında uygulama alanı bulmuş ise de ülkemizin coğrafi şartları karşısında kadastro görmemiş bir yerin orman olmadığının tespit bakımından yetersiz görülerek 25.7.1974 tarihinde yürürlüğe giren orman kadastrosu yönetmeliğinin 132/a maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Artık %12"yi geçen eğimin taşınmazın orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığında tek başına bir kriter olarak kabul edilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Kaldı ki 2004 yılında yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu"na göre orman kadastrosunun uygulanması hakkındaki yönetmeliğin 23/p maddesinde eğimle birlikte diğer unsurlara da yer verilmiştir: "Orman ve toprak muhafaza karakteri; Üzerindeki bitki formasyonuyla taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on iki (%12)"den fazla olan yerlerdir." Bu hüküm karşısında sadece eğime istinaden taşınmazın orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığını kabul etmek suretiyle uygulama yapmak mümkün değildir. Sadece eğimi esas alarak uygulama yapmak hem yürürlükteki hukuka, hem de ülke koşullarına ters düşmektedir. Dosyadaki birbirini istisnasız olarak teyid eden bir çok ziraatçı ve ormancı bilirkişi raporlarında da orman kadastro yönetmeliği 23/p maddesine göre, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taşınmazın orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan, orman sayılmayan makilik alanlardan iken yoğun para ve emek sarfıyla teraslanmak suretiyle tarım arazisi haline dönüştürüldüğü açıktır. Hal böyle olunca davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14 ve 17.maddelerinde düzenlenen iktisap koşullarının gerçekleştiği kabul edilerek Hazine ve Orman İdaresinin davalarının reddine dair kurulan direnme hükmünün yerinde olduğu gerekçesiyle sayın çoğunluk tarafından benimsenen yüksek özel daire görüşüne katılamıyoruz. Yüksek Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı"na işbu muhalefet şerhini saygıyla sunarız.