Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/13133
Karar No: 2018/15201
Karar Tarihi: 04.12.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/13133 Esas 2018/15201 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/13133 E.  ,  2018/15201 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.12.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:


    -KARAR-

    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, erkek kardeşleri davalıların miras bırakan babalarından intikal eden dava konusu 472, 474, 494 ve 496 parsel sayılı taşınmazlarda alınacak olan destekleme ve tarımsal başvurular için imza atması gerektiğini belirtmeleri üzerine davalılara duyduğu güvenden dolayı 07.04.2000 tarihinde dava dışı ..."u vekil tayin ettiğini, ancak Süleyman"ın vekalet görevini kötüye kullanarak anılan taşınmazları 13.10.2008 ve 14.10.2008 tarihinde davalılara satış yoluyla temlik ettiğini, bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.

    Davalı ..., davaya cevap vermemiş, diğer davalılar, davacının dava konusu taşınmazlardaki payını intikal işleminden önce sattığını, devir işleminin ise 2008 yılında gerçekleştiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlandığı, davalıların da davacının kardeşi olması nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilmeleri gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ... ile, davalılar ..., ... ve ..."ın kardeş oldukları, çekişme konusu 472, 474, 494 ve 496 parsel sayılı taşınmazlar tarafların miras bırakanı ... adına kayıtlı iken ölümü ile mirasçıları davanın tarafları ile dava dışı anneleri Heve"ye intikal ettiği, ... mirasçılarının Batman 2. Noterliği"nin 07.04.2000 tarih ve 3375 yevmiye nolu vekaletnamesi ile dava dışı ..."u vekil tayin ettikleri, vekilin anılan vekaletnameye istinaden çekişme konusu 472, 474 ile dava dışı 336 ve 405 parsel sayılı taşınmazlardaki davalı ile dava dışı Heve payını 13.10.2008 tarihinde, çekişme konusu 494 ve 496 parsel sayılı taşınmazlardaki davalı ile dava dışı Heve payını ise 14.10.2008 tarihinde eşit olarak davalılara satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda; her ne kadar davacı tanıkları, vekaletnamenin tarımsal destekleme başvurusu için verildiğini beyan etmişler ise de tanıkların davacının eşi, eşinin erkek kardeşi ve oğlu olduğu, beyanlarına itibar edilen davalı tanıklarından ..."ın aynı vekaletname ile vekil ..."a vekaletname veren ve yine aynı resmi senetlerle payının satışı yapılan tarafların annesi olduğu, Heve"nin, "..Eşimden bize kalan taşınmazlarda davacı kızımın hisseleri davalılara para karşılığında satılmıştır. Davalılar bu satış bedelini davacıya benim önümde vermişlerdir. Buna hertürlü yemin edebilirim. Davacı hisselerini gerçekten satmadığını ve para almadığını söylüyorsa da yalan söylüyor.." vekil ... ise "..Bundan hatırladığım kadarıyla 7-8 sene önce davacı ve davalılar babalarından kalan taşınmaz hisselerinin satışı için bana vekaletname verdiler.." şeklinde beyanda bulunmaları gözetildiğinde temlikin iradi olduğu ve vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, davalı ..."in aleyhine kurulan hükmü temyiz etmediği gözetilerek davacı lehine oluşan kazanılmış hak kuralı da gözetilerek, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    Bir kısım davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi