1. Hukuk Dairesi 2015/928 E. , 2018/15195 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.12.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve davalı ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... ve temyiz edilen asli müdahil ...gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillin ve asillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı tenkis istemine ilişkindir.
Davacı, miras bırakan babası ..."nın, 150 ada 2 parsel sayılı taşınmazını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak oğlu ve torunu davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım gücü olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, feri müdahil ... ise miras bırakan ve eşine kendisinin baktığını belirterek davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1923 doğumlu miras bırakan ..."nın 19.12.2012 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı kızı ... ile davalı oğlu ..."ı bıraktığı, miras bırakanın, 150 ada 2 parsel saylı taşınmazını 28.09.1984 tarih ve 141 yevmiye nolu senetle 1/3"er pay ile oğlu davalı ... ve torunları davalılar ... ve ... satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, miras bırakan ..."nın mirasçılık belgesinin celbi ile tanık deliline dayanan davacı ile davalı ..."a tanık listesini bildirmesi için süre verilip, bildirildiği takdirde tanıkların dinlenmesi, davalı ..."ın bildirdiği tanıkların dinlenmesi, toplanan ve toplanacak tüm deliller yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca değerlendirilip mirasbırakan..."in gerçek irade ve amacının durakmaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilip yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan, müdahale talebinde bulunan ..., dilekçesini harçlandırmış ise de çekişmeli taşınmazla doğrudan ve dolaylı olarak bir ilgisinin olmadığı, bağımsız bir hak talebinin bulunmadığı gözetildiğinde davalılar yanında fer"i müdahil olarak davaya müdahil olduğundan gerekçeli karar başlığında asli müdahil olarak gösterilmesi de isabetli olmamıştır.
Kabule göre de, her bir davalı adına olan payın davacının miras payı oranında iptal ve tesciline karar verilerek arta kalan kısmın davalılar üzerinde bırakılması yerine, 1/2 payın davacı ..., 1/2 payın da davalı ... adına tesciline hükmedilmesi de isabetsizdir.
Davalıların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.