23. Hukuk Dairesi 2014/7507 E. , 2015/1326 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki nama ifa ve alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı birleşen davanın kira alacağı yönünden kısmen kabulüne, nama ifa yönünden reddine, asıl davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün asıl ve birleşen davada davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. ... ile davacılar vekili Av. ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Asıl ve birleşen davada davacılar vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı yüklenicinin inşaatı iskân alınmış şekilde 1,5 ay geç teslim ettiğini, eksik ve ayıplı imalat yaptığını, yükleniciye verilmesi gereken bazı bağımsız bölümlerin halen arsa sahibi adına olduğunu, sözleşmede anahtar teslimi şeklinde düzenleme bulunduğundan iskân ruhsatının geç alınması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, eksikliklerin tamamlanması için kendilerine nama ifaya izin verilmesini, gecikme tazminatı olarak şimdilik 9.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve bilrleşen davada davalı vekili, müvekkili yüklenicinin inşaatı süresinde tamamlayarak teslim ettiğini, davacıların sözleşme gereği müvekkiline düşen daireleri teslimden kaçındıklarını, kira alacaklarının doğmadığını, üstelik nama ifa istenmesinin kötüniyet olduğunu, eksik ve ayıplı iş olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı yüklenicinin yaptığı imalatın eksik ve kusurlu olduğu, sözleşme gereği müteahhide verilmesi gereken bazı bağımsız bölümlerin arsa sahibi adına olduğu, eksikliklerin tamamlanması için nama ifaya izin verilmesi gerektiği, sözleşmede geç teslim halinde kira bedelinin müteahhit tarafından cezai şart olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı, inşaat tesliminin iskân şartına bağlı olması nedeniyle 1,5 aylık gecikme nedeniyle kira bedeline hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, davanın kira alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne, 7.200,00 TL kira alacağının 09.11.2007 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 14 nolu bağımsız bölümün davacılar tarafından davalı yüklenicinin nam ve hesabına 90.000,00 TL"den aşağı olmamak üzere satışı suretiyle davacılara öncelikle binanın bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 57.764,21 TL"si tutarındaki eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi, arta kalan paranın davalı yükleniciye verilmesi şeklinde davacı tarafa nama ifaya izin verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin,..."nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu..."nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada ..."nın 294/4. fıkra hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
Bu gibi hallerde,..."nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır...."nın 298/2. maddesine göre, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin..."nın 141. maddesi ile HUMK"nın ve ..."nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Somut olayda, kısa kararda "47.764,21 TL tutarındaki eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi"" şeklinde karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda 57.764,21 TL"ye karar verilmiş olup, kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılmıştır.
Bu durumda mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1992/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davacılardan alınarak asıl ve birleşen davada davalıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.