4. Hukuk Dairesi 2013/5621 E. , 2014/2850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Hendek Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/01/2013
NUMARASI : 2012/272-2013/28
Davacı A.. İ.. vekili Avukat H. T.. tarafından, davalılar S.. P.. vd. aleyhine 12/07/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 21/01/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ATV televizyonunda yayınlanan ve sunuculuğunu davalı S.. P..’ün yaptığı “Yeniden Başlayalım” adlı 29/06/2012 tarihli programda kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, sunucunun o anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olgulardan hareket ettiği ve haberin verilişinde aşırılığa kaçılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu edilen TV programında; Sakarya’da yaşı küçük bir kız çocuğunun kaçırılması ve 73 gündür bulunamaması olayı ile ilgili olarak, failin bir ilçe belediye başkanı tarafından saklandığı konusunun konuşulduğu, programa katılan ve isim vermeyen bir seyirci tarafından Hendek Belediye Başkanı olan davacının isminin açıkça zikredildiği, davalı sunucunun ise rejiden bu ismi teyit ettiğini belirterek “…Dün gelen bu bölgedeki ilçe belediye başkanıyla, bu hanımefendinin söylediği belediye başkanı aynı kişi mi? Aynı kişi, evet aynı kişiymiş. Zaten bu belediye başkanını ve bağlı bulunduğu bölgeyi, ait olduğu mensubu olduğu partiyi biz emniyet birimlerine yönlendirdik…” şeklinde açıklamalarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı itibarı ile; programda somutlaştırılan bu husus ve davacının olayla ilgisi kanıtlanamamıştır. Şu halde; yapılan sunum gerçek dışı haber niteliğinde olup kişilik haklarına saldırı oluşturur.
Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.