MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dilekçesi ile; ... ili,...köyünde bulunan 395 parsel sayılı taşınmaz için 1974 yılında 766 sayılı Kanun hükmüne göre tapulama çalışmaları yapıldığını ve ... adına tescil yapıldığını, ancak 6831 sayılı ... Kanununa göre yapılan ve 11/12/2009 tarihinde kesinleşen ... Kadastrosu çalışmasına göre 395 parsel sayılı taşınmazın 11.121,141 m²"lik kısmı ... sınırları içerisinde kaldığını, bu sebeple dava konusu... ilçesi, ... köyünde bulunan 395 parsel sayılı taşınmazın ilgili kısmının davalı ... adına kayıtlı bulunan tapusunun iptali ile ... olarak belirlenen 11.121,141 m²"lik kısmının ... vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 23/01/2013 tarihinde davanın reddine dair verilen karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/04/2014 gün ve 2014/2349 E. - 2014/5007 K. sayılı tarihli kararla; "Mahkemece, dava konusu taşınmazın eski tarihli resmî belgelere göre ... sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı ... Yönetimi, dava konusu taşınmazın bir kısmının kesinleşen ... sınırları içinde kaldığı iddiası ile bu davayı açmış olduğuna, davalılar tarafından ... tahdit sınırlarının iptaline yönelik açılmış bir dava bulunmadığına ve mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucu dava konusu taşınmazın kesinleşen ... sınırları içerisinde kaldığı belirlendiğine göre; mahkemece davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kesinleşen ... sınırları içinde kalan kısmının tapusunun iptali ile ... vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken dava konusu taşınmazın ... sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Ancak, mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın tamamının kesinleşen ... sınırları içinde olduğu belirlenmiş olup, dava konusu taşınmaz tapuda 11.300,00 m² yüzölçümü ile kayıtlıdır. Buna rağmen, davacı dava konusu taşınmazın 11.121,43 m² kısmının kesinleşen tahdit sınırları içinde kaldığını belirtmiştir. Bu sebeple, mahkemece daha önce keşfe katılmamış fen bilirkişisi eşliğinde yapılacak keşif ile taşınmazın gerçek yüzölçümü ve tahdit sınırları içinde kalan kısmın yüzölçümü net olarak belirlenmeli ve davacının talebi de değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir..." denilerek bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; dava konusu taşınmazın ... sınırlarına alınmasına ilişkin ... kadastrosu tutanaklarının itirazsız kesinleşmesi üzerine davacı ... idaresinin dava konusu taşınmazın tapusunun iptaline yönelik açmış olduğu davası dava konusu taşınmazın ... olmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle reddedilmiş olduğundan, Yargıtay bozma kararı ile davacı idare adına usulî müktesep hak

oluşmadığı değerlendirmesiyle birleştirilen dosyada davacıların dava konusu taşınmazın ... sınırlarına alınmasına ilişkin kadastro tutanaklarına karşı itiraz davası açabilecekleri kanaatiyle usule ve ilmi verilere göre daha önceden yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın ... sayılmayan yerlerden olduğu sabit bulunmasına göre birleştirilen davanın kabulüyle dava konusu taşınmazın ... sınırları dışına çıkarılmasına karar verildiğinden davacı ... Yönetiminin tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil ile ... kadastrosuna itiraza ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman ... bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın ... sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene iadesine 01/03/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.