"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "kadastro tespitine itiraz-tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karacabey Asliye Hukuk Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 20.4.1995 gün ve 1995/530-172 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 8.7.1996 gün ve 1996/8634-8889 sayılı ilamı ile;
(…
…Çekişmeli 1222, 1224 parsel sayılı taşınmazların tespitine davacılar tarafından itiraz edilmesi üzerine, Kadastro Mahkemesince görevsizlik kararı verilmiş, bu karar Yargıtay incelemesinden geçip, onanarak 25.5.1988 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili daha sonra Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 31.7.1990 tarihli dilekçe ile görevsizlikle sonuçlanan karara ait dosyanın Kadastro Mahkemesinden celbini, esasa kaydedilip, duruşmaya alınmasını istemiştir.
Yargılamaya alınan davanın 28.1.1993 tarihli oturumunda harç yatırılması için mehil verilmiş, 3.3.1993 tarihinde davacılar tarafından başvurma ve peşin harç yatırılmıştır.
Yenileme dilekçesi üzerine yapılan yargılama sonunda, dilekçenin HUMK.nun 193.maddesinde yazılı 10 günlük süre içerisinde verilmemiş olduğundan söz edilerek anılan yasa hükmü gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Şu duruma göre, uyuşmazlık HUMK.nun 193.maddesinde yazılı on günlük süre geçtikten sonra, yenileme dilekçesi verilmesi ve yeni baştan harç ödenmiş olması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten HUMK.nun 193.maddesinin ikinci fıkrasında davacı tarafından ileri sürülen görev ve yetki itirazının kabulü üzerine davacının diğer tarafa, görevli mahkeme tebligat icra ettirmek mecburiyetinde olduğu ve bunu izleyen fıkrada yeniden dilekçe verilmesi ve tebligat yaptırılması işlemlerinin de karar tarihinden itibaren 10 gün içinde yerine getirilmesi gereğine işaret olunmuştur. Son fıkrada ise yasada gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak kaydı ile, sözü edilen hükümler gereğinin yerine getirilmemiş olması halinde davanın açılmamış sayılacağı belirtilmiştir.
Yasa koyucu, bu hükümlerle evvela görevli Mahkemenin bakacağı bu davanın, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı olduğu ilkesini getirmiş, bir başka yönden de yargı mercilerine intikal etmiş bir uyuşmazlığın özellikle davacı tarafın inisiyatifine bağlı olacak şekilde uzun zaman sürüncemede kalınmasını önlemek amacını izlemiştir. Şayet davacı görevsizliğe ilişkin kararın kesinleşmesini izleyen 10 gün içinde anılan madde hükümleri gereğini yerine getirmiş ise, davasına görevli mahkemede bakılacak, aksi halde yeniden harç ödemek gibi bir yükümlülükle karşı karşıya kalacaktır. Yeniden harç yükümlülüğü, yasa koyucunun yukarıda değinilen ikinci ereğinin bir mali yaptırımı niteliğindedir.
Olayda, davacı dilekçe vererek görevli mahkemede davasının yürütülmesini istemiş ve açıklanan nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini önlemek içinde tekrar başvurma ve peşin harcı yatırmış, tebliğ giderlerini de ödemiştir. Bu durumda, davanın eski davanın devamı olarak yürütülmesine de yasal bir engel kalmamış demektir.
Hal böyle olunca, aradan üç yıl geçtikten sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir. Davacının bu yana değinen temyiz itirazı yerindedir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadastro tespitine itiraz ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, dava dilekçesinde parsel numaraları yazılı 8 parça taşınmazın asıl miktarları ile tapulamaca tespit edilen miktarlarının farklı olduğunu, sınırlarında yapılan hata neticesinde yüzölçümlerinin eksik tespit edildiğini, bu konuda kadastro komisyonuna yaptıkları itirazın da reddedildiğini açıklayarak, sözü edilen tapulama komisyon kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı, bu talebi ile birlikte aynı dava dilekçesinde; bir kısım parsel maliklerinin haklarını satın almasına rağmen yanlışlıkla davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, bu yanlışlığın düzeltilerek dava dilekçesinde sözünü ettiği 8 parça taşınmazlardan 1222 ve 1224 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini de talep etmiştir.
Tapulama Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, Yargıtay 7.Hukuk Dairesince;
"1-Kesinleşen pay durumuna yönelik olarak açılan davaya Tapulama Mahkemesince bakılamayacağından, mahkemenin 1222 ve 1224 parseller yönünden kurduğu hükmün görev yönünden bozulmasına,
2-Sınır uyuşmazlığı ve miktar eksikliği iddiasıyla açılan davada ise, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olmadığı gerekçesi ile bozulmasına" karar verilmiştir.
Tapulama mahkemesince; "Görev yönünden yapılan bozma kararına uyulmuş ancak, ortak sınırın belirlenmesi yönünden yapılan araştırma bozmasına direnilmiştir."
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nca; 30.3.1988 gün, 1987/7-593 E.ve 1988/384 K.sayılı ilamla araştırma bozmasına karşı yapılan direnme onanmıştır.
Hukuk Genel Kurulu"nun onama kararı taraflara tebliğ edilmiş ve mahkemenin kararı 25.5.1988 tarihinde kesinleşmiştir.
Bu tarihten sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193.maddesinde açıklanan 10 günlük süre içinde herhangi bir işlem yapılmamıştır. Bilahare, 31.7.1990 tarihinde davacılar vekilince Tapulama Mahkemesine verilen harçsız ve HUMK.m.179 da açıklanan ve bir dava dilekçesinde bulunması gereken unsurları içermeyen bir başvuru dilekçesi ile; "Tescil talepleri ile ilgili yargılamaya devam edilmesi için dosyanın görevli "Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi" talep etmiştir.
Tapulama Mahkemesince dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş,bu mahkemece dosya esasa kaydedilmiş ve yeniden yargılamaya başlanmıştır.
Davalı tarafın zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazına rağmen dava devam etmiştir.Davalı tarafın harç yatırılmadığı yönündeki itirazı üzerine, başvuru dilekçesinin verilmesinden yaklaşık 3 yıl sonra mahkemece verilen kesin mehil üzerine 3.3.1993 tarihinde davacılar tarafından harç yatırılmıştır.
Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; başvurma dilekçesinin HUMK.nun 193/2.maddesinde yazılı 10 günlük süre içerisinde verilmemiş olduğu gerekçesi ile, HUMK.193/3.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Özel Dairece; HUMK.193.maddesinde sözü edilen 10 günlük süre içerisinde yapılacak başvuru ile davaya görevli mahkemede yeni bir harç yatırılmadan devam edilmesi imkanının bulunduğu, bu süre geçirildikten sonra ise, davacının harç yatırarak görevli mahkemede davaya devam edilmesini isteyebileceği açıklanarak karar bozulmuş, yerel mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.
Hemen belirtelim ki, Kadastro Mahkemelerince verilen görevsizlik kararları üzerine nasıl işlem yapılacağı hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununda açık bir hüküm bulunmamaktadır.Yargılama usulü başlığını taşıyan aynı Kanunun 29.maddesinin 3.fıkrasında "…
…Bu Kanunun uygulamasında ayrıca açıklık bulunmayan hallerde basit yargılama usulü uygulanır…
…" denilmiştir. Basit yargılama usulüne ilişkin HUMK.nun 507 ve devamı maddelerinde de, bu konuda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. HUMK.nun 511.maddesinde de, basit yargılama usulüne tâbi dava ve işler hakkında hüküm bulunmadığı takdirde, yazılı yargılama usulü kuralları uygulanacağı belirtilmiştir.
Anılan bu maddelerdeki yollamalar nedeniyle uyuşmazlığın HUMK.nun 193.maddesi hükmü uyarınca çözüme kavuşturulması gerekmektedir.Bu maddeye göre görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 günlük süre içerisinde dilekçeyle başvurulmadığı veya çağrı kağıdı çıkarılmadığı takdirde, dava aynı maddenin son fıkrası hükmü uyarınca açılmamış sayılır.Açılmamış sayılan bir dava, tesbitin kesinleşmesini önlemez. (Y.H.G.K.nun 6.2.2002 gün ve 2002/8-72-60 sayılı kararı)
Bu itibarla, görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında; "dava dosyasının talep halinde görevli mahkemeye gönderilmesine" karar vermekle yetinir. Dava dosyasını resen görevli mahkemeye gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi ve davaya görevli mahkemede devam edilebilmesi için, davacının 10 gün içinde görevli (yada görevsizlik kararı veren) mahkemeye başvurarak davalıya tebligat yaptırması gerekir.Aksi halde dava açılmamış sayılır. (HUMK.m.193)
Görevli mahkemeye başvurma süresi olan 10 günlük süre hak düşürücü nitelikte bir süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir.
Görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvuru bir dilekçe ile olur.Bu dilekçe için bir şekil öngörülmemiştir.Bu dilekçe bir dava dilekçesi değildir.Dilekçede, davanın görevli mahkemede görülmesi için gerekli işlemlerin yapılması istenir.
Sözü edilen 10 günlük başvuru süresi içinde görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvurarak, karşı tarafa yapılacak tebligat giderinin ve varsa dosya gönderme masrafının ödenmesi gerekli ve yeterlidir.
Dava dosyasını alan görevli mahkeme, ilk olarak, 10 günlük süre içinde görevli (veya görevsiz) mahkemeye başvurulmuş olup olmadığını resen inceler.Mahkeme, 10 gün içinde başvurulmadığını tespit ederse, başkaca bir işlem yapmadan, resen davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
Bu şekilde, 10 gün içinde başvurulması üzerine görevli mahkemede görülmeye başlanan dava, yeni bir dava olmayıp görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı olduğundan, görevli mahkemede yeni bir harç alınmaz.
Bu açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde;
Tapulama Mahkemesinin kararının taraflara tebliğ edilip, 25.5.1988 tarihinde kesinleştiği ve bu tarihte HUMK.m.193 te öngörülen sürenin başlayıp, 6.6.1988 tarihinde dolduğu, buna karşılık davacının uzunca bir süre sonra, 31.7.1990 tarihinde görevsiz mahkemeye başvurarak HUMK.m.193 gereğince dosyanın görevli mahkemeye gönderilerek davaya devam edilmesini istediği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu durum karşısında HUMK.m.193 te öngörülen 10 günlük "Hak Düşürücü Sürenin" dolduğu, bu süre dolduktan sonra harç yatırılarak dahi sürenin yeniden ihyasının usule ve kanuna ve istikrar kazanmış Yargıtay uygulamasına uygun düşmeyeceği anlaşıldığından, Yerel Mahkemenin bu yönleri amaçlayan direnme kararı doğru olup onanmalıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2002 gün ve 2002/8-72-60 sayılı kararı, 10.3.1999 gün ve 1999/12-128-132 sayılı kararı, 8.12.1984 gün ve 1981/15-616-75 sayılı kararı, 20.4.1983 gün ve 1980/15-1854-395 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, usul ve kanuna uygun olan mahkemenin direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 21.3.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.