"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tapu iptali tescil, karşılık tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın ve karşı davanın reddine dair verilen 25.10.2005 gün ve 2002/462 E. 2005/420 K. sayılı kararın incelenmesi davacı (k.davalı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 4.4.2006 gün ve 2006/1903 E. 3587 K.sayılı ilamı ile; (...Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, karşı dava ise tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, her iki davanın da reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Getirtilen kayıtlardan; davaya konu 8 parsel sayılı taşınmazdaki çekişmeli 1 numaralı dükkan ile 2, 4 ve 5 numaralı dairelerin miras bırakan Aysel K..... adına kayıtlı iken intifa haklarını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetlerini 28.06.1996 tarihli akitle davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği, Adalar 10 sayılı parsel ile İzmir Alsancak 39 sayılı parseldeki 2 numaralı dairenin halen miras bırakanın mülkiyetinde bulunduğu görülmektedir.
Bunların yanında miras bırakana ait 7 parça taşınmazın Hazine ve 3.kişilere satışlar suretiyle değişik tarihlerde devredildikleri de sabittir.
Davacılar, çekişme konusu 8 sayılı parseldeki 1, 2, 4 ve 5 numaralı bağımsız bölümlerin davalıya temlikinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapma ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir.
Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın ekonomik durumu itibariyle satışa ihtiyacı bulunmadığı, geçimini fazlasıyla karşılayacak kira geliri olduğu, her iki oğluna da zaman zaman yardım ettiği, dava konusu bağımsız bölümlerin akitte gösterilen satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bariz fark bulunduğu, ödeme savunmasının da herhangi bir belge ile kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalıya yaptığı temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir…
…...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava muvazaa nedeniyle tapu iptali, tesçil; karşılık dava ise tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece her iki davanın da reddine ilişkin olarak kurulan hüküm davacılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tesçil isteğine yönelik olarak Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Ayrıca, tenkis davasının reddine ilişkin olarak kurulan ilk hüküm davalı (karşı davacı) vekili tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.Özel Daire, kararı sadece muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil yönünden incelemiş ve hükmü bozmuştur.Kesinleşen bir karar hakkında yerel mahkemece direnme kararı verilemez.Tenkis davası reddedildiği için davacılar vekilinin tenkis davasına yönelik hükmü temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 21.3.2007 gününde, oybirliği ile karar verildi.