Davacılar A.. D.. vdl. vekili Avukat G. B.. tarafından, davalı R.. Y.. aleyhine 06/10/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; a)Dava, desteğin kasten öldürülmesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacılardan N.. D.., ölen eşi H. D.."in kasten öldürülmesi nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, olay tarihinde 56 yaşında olan desteğin 60 yaşına kadar eylemli olarak çalışacağı ve bu süre içerisinde eşine destek olacağı belirtilerek 4 yıllık aktif dönem için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmış; ancak, pasif döneme ilişkin zarar hesabı yapılmamıştır. Olağan yaşam koşullarında eşlerin birlikte yaşadıkları ev işlerinde birbirlerine destek oldukları gözetildiğinde pasif dönem yönünden de net asgari ücret üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmalıdır. Mahkemece eksik ve karar vermeye yeterli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. b)Borçlar Yasası"nın 47. maddesi (6098 s. TBK m.56 ) gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Davaya konu olayda; olayın gelişim biçimi, davacıların ölene yakınlıkları ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarları azdır. Davacılar yararına daha yüksek düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2 a-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; davacıların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.