12. Ceza Dairesi 2017/11935 E. , 2019/7167 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : CMK 223/2-a maddesi gereğince beraat
Taksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan ... vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, katılan ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1)Olay günü katılan ...’un sevk ve idaresindeki ... plakalı otomobil ile Bartın istikametinden Kozcağız istikametine seyri sırasında, olay mahalline geldiğinde, başıboş halde yolda bulunan sanık ..."e ait büyükbaş hayvana çarpması sonucu, kendisinden şikayetçi olan katılan ... ve ...’un basit tıbbi müdahale ile iyileşir şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda; taksirle yaralama suçundan kamu davası açılmış, hayvanı tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve mahkemece katılanların vücutlarında bir yaralanma olmadığı bu haliyle de suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçe gösterilerek, sanık hakkında beraat kararı verilmiş ise de; katılanların olay günü alınan adli muayene raporlarında basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıklarının belirtilmesi ve 24.04.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda sanığın, başıboş bıraktığı büyükbaş hayvanının meskun mahal dışında karayoluna girerek trafiğin güvenliğini tehlikeye düşürmesi ve kazaya sebep olması nedeniyle, mevcut oluş şartlarındaki olayda asli kusurlu olduğunun beyan edilmesi karşısında, meydana gelen eylemin taksirle yaralana suçunun yanı sıra 5237 sayılı TCK"nın 177. maddesinde tanımlanan hayvanmın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması suçunu da oluşturduğu, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığı değil, zarar-tehlike suçu kriterinin esas alınması gerektiği buna göre,sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu halde sadece taksire yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği, dosya kapsamından katılanların şikayetlerinin bulunması sebebiyle olayda kusurlu olan sanığın taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, suçun unsurları oluşmadığı gerekçe gösterilerek beraat kararı verilmesi,
2) TCK"nın 89/5. maddesine göre, bilinçli taksirle yaralama suçunun soruşturulmasının ve kovuşturulmasının, aynı Kanunun 89/1. maddesindeki yaralanma hali hariç olmak üzere, şikayete tabi olmadığı, ancak TCK 89. maddedeki bütün hallerin şikayete tabi olsun veya olmasın CMK"nın 253/1. maddesi gereğince uzlaşmaya tabi olduğu, CMK’nın 253. maddesi gereğince sanıkla mağdurlar arasında uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden dava açıldığı, kovuşturma aşamasında da, aynı Kanunun 254. maddesi uyarınca bu eksikliğinin giderilmediği anlaşılmakla, mahkemece CMK"nın uzlaşma başlıklı 253. ve 254. madde hükümleri uygulanmak suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, uzlaşma işlemleri tamamlanmadan yargılamaya devamla, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12.06.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif yaralanma, TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrasında yer verilen bu terim ceza itibarı ile en hafif yaralanma grubunu ifade etmek için kullanılmıştır. Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralanma, hekimler tarafından farklı algılanabilecek, kişisel değerlendirme yaratabilecek bir durum gibi gözükmektedir. Adli yönden, hangi travmatik değişimlerin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ya da giderilemeyecek olduğu konusunda tüm hekimler tarafından kullanılabilecek objektif kriterler bulunmadığından uygulamada birlik sağlamak için Adli Tıp Kurumu tarafından bir çalışma yapılmış ve hekimlere uygulamada yardımcı olması açısından duyurulmuştur. Bu çalışma yapılırken, basit tıbbi müdahalelerin ne olduğu, nelerin basit tıbbi müdahale ile giderilebileceğinden öte, hangi travmatik değişimlerin hafif derecede yaralanmalar içinde yer alması gerektiği konularına da değinilmiştir.
Taksirli suçlarda ise suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler, TCK m. 89/1’de başkasının vücuduna acı verme veya sağlığın ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma biçiminde seçimlik olarak gösterilmiştir. Genellikle seçimlik hareketler birçok olayda bir arada bulunabilmekte ise de, vücuda acı veren bir hareket her zaman sağlığın bozulmasına yol açmış olmayabilir. Hukuksal bir terim olmayan “acı”nın sözlük anlamı; iç ve dış tesirlerin uzviyette meydana getirdiği rahatsızlık, sızı, sancı, ağrı” veya “dışarıdan gelen etki ile dış organlarda birden bire duyulan ıstırap” olarak açıklanmıştır. TCK’nın 86/1. maddesindeki “acı verme” kavramının 765 sayılı TCK’nın 456. maddesinde yer alan “cismen eza verme” kavramı yerine kullanıldığı anlaşılmaktadır. “Vücuda acı verme”, beden bütünlüğünü önemsiz olmayan biçimde bozan her türlü harekettir. Buna göre “acı verme” den; mağdurda failin eylemine bağlı olarak meydana gelen az veya çok duyulan her türlü fiziki acı anlaşılmalıdır.
Yaralama meydana getiren hareketler doğrudan doğruya vücuda yönelik fizik vasıtalar olmakla beraber vücut bütünlüğüne tesir eden ve kişiye yönelik, vücut bütünlüğünü bozmak amacı ile yapılmış psişik (manevî) hareketlerde birer yaralamadır.
Sağlığın bozulmasını hem bedeni, hem de akli ve ruhi bakımdan anlamak gereklidir. Bununla birlikte kanunda ayrıca algılama yeteneğinin bozulması kavramına da yer verilmiştir. TCK’nın 89/1. maddedeki tanım gereği, kişinin uğradığı travma sonrası oluşan ruhsal sağlığının bozulmasının da yaralama fiilini oluşturacağı anlaşılmaktadır. Algılama; “bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyum yolu ile yalın bir biçimde bilinç alanına almak, idrak etmektir. Algılama yeteneğinin bozulmasından, kişinin anlama, düşünme, muhakeme etme yeteneklerinde karışıklık, bozukluk meydana getirecek her türlü eylemler anlaşılmalıdır. Akli melekelerde karışıklık, düzensizlik meydana gelmesi, kişinin ruhi durumunda normal olan durumdan sapmalar meydana getirilmesi bu kapsamda değerlendirilmelidir. Gerçekten, gerek akıl yönünden karışıklık, gerekse de ruhsal karışıklık kişinin algılama yeteneğini bozduğundan bu kavrama dâhildir. Algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak”, korku, uyku bozukluğu gibi kişinin psikolojik durumunda ortaya çıkan her türlü olumsuz değişikliği ifade etmektedir.
Bu itibarla; vücuda yönelik etkinin belirli bir ağırlığa ulaşması gerekir. Bunun belirlenmesinde mağdurun subjektif duyarlılığı değil, objektif bir gözlemcinin değerlendirmesi esas alınmalıdır. Yani bir yaralanma ya da algılama yeteneğinin bozulması durumunun konusunda uzman olan bir hekim tarafından rapora yansıtılacak nitelikte saptanması gerekir. Çünkü, yaralanmanın niteliğini saptama bir ehliyet işidir. Kasten ya da taksirle yaralama suçundan bir kişinin mahkum edilebilmesi için hekim tarafından düzenlenen raporda suçun ispatına yarayacak emare ve delillerin rapora şüpheye yer vermeyecek biçimde derç edilmesi gerekir. Hekim raporunda kasten ya da taksirle yaralama suçunun mağduru olduğunu iddia edilen kişinin fiziksel muayenesinde hiç bir iz ve emare rastlanmadığı ancak mağdur tarafından bir bölgesinin ağrıdığı belirtilmesi durumunda sadece mağdurun subjektif beyanını esas alınarak sanığın cezalandırılması yoluna gitmek ceza hukukunun temel prensiplerine aykırılık oluşturmaktadır. Çünkü sadece mağdurun beyanına itibar edip sanığın savunmasını gözardı etmek, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan şüpheden sanık yararlanır prensibine de açık aykırılık oluşturur. Bunun yanında basit bir yaralamanın veya böyle bir iddianın mağdur beyanına göre cezalandırılmasının hukuki sonuçları da son derece ağır olabilecektir.
Mesela; basit bir temas veya mağdurun öyle bir iddiası sonucu yapılan soruşturmada, mağdurun şikayetçi olması sonucu alınan hekim raporunda harici bulgu tespit edilemediği ancak mağdurun hafif bir ağrı tarifinde bulunduğu bu sebeple hakkında basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir raporu tanzim edildiği, buna göre mahkemenin mahkumiyet hükmettiği bir durumda ağır bir suçtan dolayı şartlı salıvermeden yaralanan kişinin hukuki durumu da dikkatli değerlendirilmelidir.
Hiçbir harici bulgu yok iken hekimin mağdurun basit tıbbi müdahale ile düzelir şeklindeki raporu da bilimsel olmaktan uzak tamamen tahmini bir rapor olmaktadır ki buda soruşturmanın ciddiyetini gölgeler niteliktedir.
Bu konuda tereddütleri giderecek kriterleri belirlemek, uygulamada doğacak sakıncaları gidermek, kanun koyucunun müphem bıraktığı ya da hukuken tartışmalı konularda uygulama birliğini sağlamak hem yargı çalışanlarına hemde bu hususta sorumlu olan hekimlere yol gösterecek ilkeler belirlemek Yüksek Yargıtay’ın asli görevidir.
Olayımızda da; meydana gelen trafik kazasında, hekim raporunda derç edildiği üzere “hiç bir harici bulgu olmayan ve algılama yeteneğinde bir azalma meydana gelmeyen” sanık hakkında verilen beraat kararının onanması yerine, hekim raporunda “fizik muayenelerinde özellik olmadığı, patolojik saptanmadığı belirtilip basit tıbbi müdahale ile düzelir” ibaresine yer verildiğinden, sanığın cezalandırılması gerektiğine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyoruz.