8. Hukuk Dairesi 2010/752 E. , 2010/3567 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.05.2009 gün ve 413/206 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 775 ve 778 parsel sayılı taşınmazların vekil edeninin kök miras bırakanı ..oğlu ...’e ait iken ölümüyle yasal mirasçılarına kaldığını, kadastro tesbitleri sırasında davalının yakın miras bırakanı babası ...’e de ...’dan olma denilerek pay verildiğini, oysa ...’ın ... oğlu olmadığını bu nedenle ...adına yapılan tesbitin hatalı bulunduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazlarda, babası ...’...
Davalı ise; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece,3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşümü süresinin geçmiş olduğu görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya arasında bulunan ve kesinleşme şerhi taşıyan tapulama tutanaklarındaki açıklamalara göre; uyuşmazlık konusu taşınmazların 24.2.1978 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında; Veli oğlu ...’den miras yolu ile intikal ve paylaşım hukuki nedenlerine dayanılarak davalının miras bırakanı olduğu ileri sürülen ... oğlu ... ve kardeşleri, ... ve ... adına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca tesbit edildiği ve bu tesbite ...’in itirazı üzerine komisyonca yapılan değerlendirme sonucunda; taşınmazların Veli oğlu ...’in ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan paylaşımda ikinci eşi ... mirasçılarına kaldığının belirlendiğinden bahisle tesbitin kısmen değiştirilmesiyle ..., ..., ... ve ...’ın ilk eşinden olma Ayşe adına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca tesciline karar verildiği ve komisyon kararına karşı süresi içinde dava açılmadığı için tesbitin 8.11.1983 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesi hükmüne göre; tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Anılan maddedeki 10 yıllık süre hak düşürücü nitelikte olup, olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınır. Bu nedenle; yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından kendiliğinden de göz önünde tutulur.
Davacı vekili, dava konusu taşınmazların vekil edeninin kök miras bırakanı Veli oğlu ...’den kaldığını fakat kadastro tesbitleri sırasında miras bırakan ...’nin eşi ...’dan olma olmadığı halde davalı ...’in babası ...’a pay verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile gerçek hak sahibi olan mirasçılar adına tapuya tesciline karar verilmesini istediğine göre; kadastrodan önceki hukuki nedene dayandığı hususunda duraksamamak gerekir. İncelenmekte olan bu dava ise, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 30.11.2007 tarihinde açılmıştır. Bu durumda iptali istenen tapu kaydı sahibi olan davalı ...’ın babası ...’ın ...’dan olma olup olmadığının sonradan öğrenilmiş olmasının bir önemi yoktur. Dolayısıyla, mahkemece davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının bu nedenle reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 29.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.