Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2007/2-91
Karar No: 2007/85
Karar Tarihi: 28.2.2007

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/2-91 Esas 2007/85 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu 2007/2-91 E., 2007/85 K.

Hukuk Genel Kurulu 2007/2-91 E., 2007/85 K.

  • KABULE GÖRE BOZMA
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 132 ]
  • 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 152 ]
  • "İçtihat Metni"

    Taraflar arasındaki "boşanma ve nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesince boşanma davasının reddine, birleştirilen nafaka davasının kısmen kabulüne dair verilen 30.9.2003 gün ve 2001/4133-2003/3009 sayılı kararın incelenmesi davacı/davalı Ş…

    …. G…

    … vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.9.2004 gün ve 2004/9473-10726 sayılı ilamı ile, (...4722 sayılı kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.

    1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

    2- Türk Kanunu Medenisi döneminde evin seçimi kocaya aittir.(TKM. md. 152) Buna göre jandarma, muhtarlıkça tutulan tutanaklar ve dinlenen tanık beyanları ile davet edilen evin oturmaya elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Terk unsurları gerçekleşmiş olup ihtar usulüne uygundur.

    Davalı kadın kanuni süre içerisinde haklı bir neden göstermeden ihtara uymamıştır. Türk Kanunu Medenisinin 132. maddesi koşulları oluştuğundan davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.

    3-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (MK. md. 118-395, 5133 S.K.md.2-3) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir.

    Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacı (birleştirilen davada davalı) Ş…

    …. G…

    … vekili

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    Asıl dava terke dayalı boşanma; birleştirilen dava ise nafaka istemine ilişkindir.

    Yerel Mahkeme 30.9.2003 gün ve 2001/4133-2003/3009 sayılı kararla, boşanma davasının reddine, birleştirilen nafaka davasının kısmen kabulüne hükmetmiş, Özel Daire, boşanma davasının davacısının temyizi üzerine bu kararı, metni yukarıda bulunan ilamla bozmuştur.

    Yerel Mahkeme, 31.5.2005 gün ve 2005/305-173 sayılı kararla, görevin kendisine ait olduğunu belirterek bu bozmaya direnip, işin esası bakımından önceki hükmünü aynen kurmuş; Hukuk Genel Kurulu 16.11.2005 gün ve 2005/2-673-617 sayılı ilamıyla, direnme kararını salt görev yönünden değerlendirmeye tabi tutarak; 4787 sayılı Kanunun 4/1. maddesi uyarınca davaya bakma görevinin aile mahkemesine ait bulunduğunu belirterek, Aliağa İlçesinde aile mahkemesi kurulmadığı için, mahkemece davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması yönünde ara kararı verilip, anılan Kanunun 7.maddesinde öngörülen usul hükümlerinin uygulanması gereğine işaretle bozmuş; davacı Ş…

    …. G…

    … vekilinin karar düzeltme istemini de, 7.6.2006 gün ve 2006/2-351-348 sayılı ilamla, bir davada görev konusunun öncelikle karara bağlanması gerektiğini, görev yönünden kararın bozulması halinde, başkaca inceleme yapılmasına olanak bulunmadığını gerekçe göstererek, reddetmiştir.

    Yerel Mahkeme bu bozmaya uymuş, davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması yönünde ara kararı vererek yargılamayı sürdürmüş ve sonuçta, aile mahkemesi sıfatıyla, yukarıda belirtilen önceki kararlarıyla aynı mahiyette bulunan temyize konu 14.09.2006 gün ve 2006/211-320 sayılı kararı vermiş; gerek kısa kararında ve gerekse gerekçeli hükmünde, kararının bir direnme kararı olduğunu belirtmiştir.

    Bu kararın davacı tarafça temyizi üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu"na gönderilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, temyize konu kararın usul hukuku anlamında bir direnme kararı niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulu"nun içeriği yukarıda özetlenen 7.6.2006 gün ve 2006/2-351-348 sayılı kararında da belirtildiği üzere; herhangi bir yerel mahkeme kararını görev yönünden (kararı veren mahkemenin o davada görevsiz olduğu gerekçesiyle) bozan Yargıtay Dairesi, bu bozmasıyla, davaya bakma görevinin başka bir mahkemeye ait bulunduğunu, hükmü veren mahkemenin o davada yargılama yapma ve dolayısıyla hüküm kurma yetkisine sahip olmadığını ortaya koymuş olur. Böylesi bir bozma, görevsiz mahkemece verilen hükmün, işin esası bakımından hukuka uygun olup, olmadığının değerlendirilmesini gereksiz ve hatta usulen olanaksız hale getirir.

    Çünkü, mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında gerek yerel mahkemece ve gerekse Yargıtay"ca kendiliğinden gözetilir; öncelikle karara bağlanır. Bir yerel mahkeme kararını bu ilke gereğince öncelikle görev yönünden değerlendiren ve hükmü veren mahkemenin o davada görevsiz olduğunu saptayan Yargıtay Dairesi, artık, görevsizliğini saptadığı mahkemece verilmiş olan hükmün esas yönünden hukuka uygun bulunup, bulunmadığı konusunda bir değerlendirme yapamaz.

    Bu noktada belirtilmelidir ki; bir yerel mahkeme kararını, mahkemenin görevsizliği nedeniyle bozan Yargıtay Dairesinin, bozma ilamında görevli olduğunu belirttiği mahkemenin işin esası bakımından isabetli bir hüküm kurmasını sağlamak, görevli mahkemeye bu konuda yol ve yön göstermek, böylece, görevsiz mahkemenin esas yönünden de bozulmaya mahkum kararının görevli mahkemece tekrarlanmasının, davanın gereksiz yere uzamasının önüne geçmek amacıyla; görevle ilgili bozma nedenine ilave olarak, temyize konu karardaki esasa ilişkin yanlışlıklara da işaret etmesi usulen mümkündür ve Yargıtay Dairelerinin bu nitelikte kararları mevcuttur.

    Ne var ki, bu tür kararlarda, göreve ilişkin bozma nedeni açıklanıp, hükmün bu nedenle bozulduğu (bozmanın göreve ilişkin ve görevle sınırlı olduğu) açıkça belirtildikten sonra, kararın esas yönünden taşıdığı hatalar, genellikle "kabule göre de" veya, "kaldı ki" gibi söz dizinleriyle başlayan; dolayısıyla, görev konusundaki gerçek bozma ile çelişmeyen, bozmanın içerik ve kapsamı konusunda yanılgılara neden olmayacak nitelikteki ifadelerle ortaya konulmaktadır.

    Bu tür ifade ve açıklamaların, usul hukuku anlamında bozma niteliği taşımadığı, sadece görevsiz mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret etme, hükmü o yönden eleştirme, görevli mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik olduğu; dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamının bu bölümüne ilişkin direnme kararı veremeyecekleri, Yargıtay"ın kararlılık kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir (Bu tür kararlara örnek olarak, Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 6.3.1996 gün ve Esas: 1995/14-966, Karar: 1996/124 sayılı kararı).

    Özel Dairenin metni yukarıda bulunan 27.9.2004 gün ve 2004/9473-10726 sayılı bozma ilamının, hem işin esasına ve hem de mahkemenin görevine ilişkin bozma nedenlerini içerdiği görülmektedir.

    Oysa, yukarıda değinildiği üzere, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, mahkemenin görevli olup olmadığı hususunun öncelikle incelenip karara bağlanması zorunludur ve mahkemenin görevli olmadığını saptayarak temyize konu hükmü bu yönden bozan Özel Dairenin, ayrıca işin esasını inceleyip, esasa ilişkin nedenlerle de bozma kararı vermesine usulen olanak yoktur. Hal böyle olunca, Özel Daire bozma ilamının sadece göreve ilişkin olduğu, ortada işin esası yönünden verilmiş bir bozma kararının bulunmadığı; her ne kadar, ilam metninde o yönde bir açıklama yapılmamış ise de, bozma ilamının esasla ilgili (2) nolu bendinin yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde sadece ve ancak "kabule göre bozma" olarak nitelendirilebileceği kabul edilmelidir.

    Böyle bir durumda ise, Yerel Mahkemenin, bozma ilamının göreve ilişkin bölümü dışındaki yönleri bakımından direnme kararı vermesi usulen mümkün bulunmadığından, temyize konu kararın bir direnme kararı olarak nitelendirilmesine olanak yoktur.

    Kaldı ki; somut olayda Yerel Mahkeme, göreve ilişkin Özel Daire bozmasını benimseyen Hukuk Genel Kurulu ilamına zorunlu olarak uymak suretiyle, davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakmış ve hükmü de bu sıfatla kurmuştur. Dolayısıyla, Özel Dairece bozulan hüküm görevsiz mahkemeye; temyize konu karar ise görevli mahkemeye aittir. Eş söyleyişle, görevli mahkemenin direnme kararına esas oluşturan önceki hüküm, görevsiz mahkeme tarafından verilmiştir; ortada, görevli mahkemece verilmiş, kendisinde direnilmesi usulen mümkün bir "önceki karar" da mevcut değildir.

    Hal böyle olunca; temyize konu kararın usul hukuku anlamında bir direnme kararı olmadığının, yeni bir hüküm niteliği taşıdığının, dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu"nca değil, Özel Dairece yapılması gerektiğinin kabulü gerekir.

    Dosya, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmelidir.

    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı (birleştirilen davanın davalısı) Şeref Gücü vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 28.2.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi