15. Hukuk Dairesi 2012/3710 E. , 2012/6674 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, iş bedelinin tahsili istemiyle açılmış; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
Yanlar arasında 04.07.2005 tarihli ve “sözleşme” başlıklı adi yazılı sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme, somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 355. maddesinde tanımı yapılan bir “eser” sözleşmesidir. Davacı şirket yüklenici; davalı şirket ise iş sahibidir. Sözleşmenin konusu, sözleşmenin ikinci maddesinde açıklanmış olup; davacı yüklenici, davalıya ait inşaatın mini kazık-ankraj imalâtı işinin yapımını, sözleşmedeki koşullarla yüklenmiştir. İş bedeli, sözleşmenin 5. maddesinde (36.000,00 TL + KDV) tutarında ve “götürü bedel” olarak kararlaştırılmıştır. Davacı, davasında sözleşme ile yüklendiği edimini tamamen yerine getirerek işi davalıya teslim ettiğini ve KDV dahil 42.480,00 TL tutarındaki iş bedelinin 32.480,00 TL miktarındaki kısmının davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek, tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise, özetle savunmasında; davacının yaptığı işin yarım kaldığını, yapılan işin de kötü yapıldığını, dikey durumda olan
mini kazık-ankraj betonları atıldıktan sonra bu kazıkların bozulmaması için 28 gün beklenmesi gerektiği halde davacı tarafından bu hususun davalıya bildirilmediğini ve davalının hemen işe başlatıldığının sağlandığını, dikey durumdaki kazıklardan bir kısmının kırılması sonucu çökme işinin meydana geldiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Yanlar arasındaki sözleşmede tarafların, yüklenmiş oldukları edimlerinin kapsamı belirlenmiştir. Sözleşmede işin süresi, taraflarca sözleşme tarihinden başlamak üzere 15 gün olarak kararlaştırılmıştır. Tarafların açıklamaları ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde yüklenici davacı tarafından yapılan işin tamamlanıp davalıya tesliminden hemen sonra davalı tarafından hafriyat kazısına başlandığı; davalının edimi kapsamında olan ve davacı tarafından yapılan işin emniyet ve mukavemetini sağlayacak başlık ve göğüsleme kirişlerinin yapılması işinin 28 günlük priz müddetini beklemeden davalı yanca hafriyat kazısı işine başlanması sonucu mini kazıkların çöktüğü sonucuna varılmaktadır. Borçlar Kanunu"nun 357. maddesi hükmü gereğince davacının, davalıya karşı “genel ihbar yükümlülüğü” sözkonusu ise de; davacının yaptığı işin yapım süresi içinde işin gereği gibi veya zamanında meydana getirilmesini tehlikeye koyacak bir durum ortaya çıkmadığından ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz edilemez. Kaldı ki, davalı, başlık ve göğüsleme kirişlerinin yapılması gereken süre ve zamanı bilebilecek durumdadır. Davacı yanca yapılan işin, ayıplı yapıldığı da davalı tarafından yasal delillerle kanıtlanmamıştır. Ayıp, yasa ve sözleşme hükümlerine göre bir malda ya da eserde bulunması gereken niteliklerin bulunmaması; bulunmaması gereken bozuklukların da bulunmasıdır. Davacı tarafından yapılan mini kazık-ankraj imalâtının “kabul edilemeyecek derecede” ayıplı olduğu ya da bedelde indirimi gerektirecek veya ayıpların giderilme bedelinin istenmesini gerektirecek derecede olduğu bilirkişilerce yapılan incelemeler sonucunda da saptanamamıştır. Belirlenen durum bu olunca da; davalı, 818 Sayılı BK"nın 360. maddesi hükmünde düzenlenen haklardan herhangi birisini kullanamaz. 09.07.2007 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile buna ek rapor hüküm verilmesine elverişli olarak görülmüştür. Çünkü, yukarıda açıklandığı üzere; davacının yaptığı işlerin ayıplı olduğu kanıtlanamadığı gibi; zararlı sonucun oluşumunda etkili kusurunun varlığı da tespit olunamamıştır. Davalının, davacı tarafından kendisince yapılması gereken başlık ve gögüsleme kirişlerinin yapılması imalâtı ile ilgili teknik bilgi verme ediminin yerine getirilmediğine yönelik savunması da kabul edilemez. Çünkü, yanlar arasındaki sözleşme hükümleri incelendiğinde; davacının sözü edilen edimi yüklenmediği açıklıkla anlaşılmaktadır. Davacı, yüklendiği edimini ifa ettiğinden hak edilen ve istenebilir olan iş bedelinin tahsilini davalıdan talep edebilir.
Mahkemece yapılacak iş, davanın kabulüne karar verilmesinden ibaret olmalıdır. Mahkemece, kendi içinde çelişkiler taşıyan 30.10.2008 tarihli bilirkişi kurulu raporunun, hükme dayanak alınarak yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı yararına BOZULMASINA, davacı Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunduğundan 900,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 455,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 01.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.